Mekke, şehirlerin anası, vahyin ilk merkezidir.

Efendimiz ve ashabının çile dolu günleridir.

Kur’an’ı kerimde bu mübarek belde ile alakalı geçen kelimelerden bazıları şunlardır: Mekke (Fetih, 48/24), Bekke (Âl-i İmran, 3/96), Ümmü’l-kura (En'am,6/92; Şûra,42/7), el-Beledü'l-emin (Tin, 95/3), el-Beled (İbrahim,14/35).

Son yıllarda 1 Ocak tarihi Mekke’nin Fethinin yıldönümü olarak kutlanmaya başladı.

İslam Ansiklopedisi Hz. Peygamberin ordusuyla 13 Ramazan 8’de / 4 Ocak 630 Medine’den çıktığını belirtmektedir.

Efendimiz 20 Ramazan / 11 Ocak günü Mekke’ye girmiştir. (DİA,“Mekke”md.)

Tarihi kayıtlarda farklı tespitler hep olagelmiştir. Ama şurası muhakkak ki Mekke’nin fethi, miladi tarihle Ocak ayında vuku bulmuştur. Bu itibarla Ocak ayının ilk haftasını Mekke’nin Fethi Haftası olarak zikredebiliriz.  

Bir beldenin fethi sıradan bir olay değildir.

Öncesi ve sonrasında yaşananlar, aradan yıllar hatta asırlar bile geçse sonradan gelenler açısından çok önemlidir.

Ecdadımız bütün fetih hareketlerinde Mekke’nin fethini, ondaki kodları esas almışlardır. Bunun belki en güzel örneği İstanbul’un fethidir.

İki fetih arasındaki benzerliklerden bazılarını şöyle ifade etmek mümkündür.

Önce Gönüllerin Fethi

Beldelerin fethinden önce gönüllerin fethi gereklidir.

Hudeybiye antlaşmasının Mekkeliler tarafından bozulması üzerine Ebu Süfyan durumu kurtarmak için Medine’ye gelmiş, istediği sonucu alamadan Mekke’ye dönmüştü.

Medine’de durumun nasıl olduğu kendisine sorulduğunda kalbleri bir olmuş böyle bir toplumu daha önce görmedim, demiştir.

İstanbul’un fethinden öncede toplumdaki birlik ve kaynaşma gönüllerin bir olması tesis edilmişti.

Mahremiyet / Gizlilik

Mekke’nin fetih hazırlığı Efendimiz tarafından gizli tutulmuş, İstanbul’un fetih hazırlığı da gizli tutulmuştur.

Peygamberimiz Kureyş müşriklerine haber sızmasını önlemek amacıyla Mekke’ye giden yolları tuttu. Bu işle görevlendirdiği kimselerin başına Hz. Ömer’i tayin etti. Hâtıb b. Ebû Beltea adlı sahâbî, Medine’deki sefer hazırlıklarını bir mektupla Kureyş eşrâfına bildirmeye teşebbüs etti. Bütün kaynakların ittifakla bildirdiğine göre Peygamberimiz Cebrâil’in haber vermesiyle durumdan haberdar oldu. Hâtıb’ın mektubu götürmek için ücretle kiraladığı kadın, Hz. Peygamber’in görevlendirdiği Hz. Ali ve arkadaşları tarafından yolda yakalandı. Sorguya çekilen Hâtıb, suçunu itiraf etti ve bu işi Mekke’de bulunan ailesini korumaları için Kureyşlileri memnun etmek amacıyla yaptığını söyledi. Peygamberimiz onun özrünü kabul etti; sonunda Bedir mücahitleri arasında bulunduğu için affetti. ( Hz.Muhammed ve Evrensel Mesajı, İ. Sarıçam,248)

Fatih’in “Sırrıma sakalımın bir tek telinin vakıf olduğunu bilsem, sakalımı kökünden keserim “ dediği tarihe geçmiş bir sözdür.

Efendimizin Mekke için sefer hazırlığını gizli tutmasının bir amacı da karşı tarafı hazırlıksız yakalayıp savaşa gerek kalmadan fethin oluşması idi. Nitekim bu şekilde oldu.

Maddi Hazırlık / Gayret 

Mekke’nin fethi için maddi hazırlıklar yapılmış, sahabe büyük fedakârlık göstermiştir.

İstanbul’un fethi için Fatih’in hazırlıkları, özellikle dökülen topların önemi çok büyüktür. Büyük işler için büyük hazırlık gerekir.

Toplumun Her Kesimi

Mekke’nin fethinde başta Efendimiz vardı. Yanında Ebu Bekir’in temsil ettiği varlıklı sahabenin katkıları ve tüm sahabenin fedakârlığı vardı.

İstanbul’un fethinde ise sembol üç insan vardır: Fatih, Akşemseddin ve Ulubatlı Hasan. Büyük ve önemli işler için topluma yön verecek, yetiştirecek ve hazırlayacak insanlara ihtiyaç vardır. Yetişmiş insana ihtiyaç vardır. Ve bu yetişen nesil Ahzab, 33/23. ayette belirtildiği üzere davranan insanlarla yol alınır. Yani el ele verip fetih hazırlığı yapacaklar şunlardır: ümera, ulemâ ve fedakârlar.

Fetih Sonrası / Genel Af

Fetih sonrası Mekke’ye giren Resûl-i Ekrem kendilerine yapılacak muameleyi endişe ile bekleyen Mekkelilere, “Size ne yapacağımı düşünüyorsunuz?” diye sormuş, onlar da, “Senden iyilik bekliyoruz, çünkü sen hayırlı bir kardeşsin” cevabını verince, “Size Yusuf’un kardeşlerine hitap ettiği gibi hitap edeceğim” diyerek “Bugün sizler azarlanıp kınanmayacaksınız; gidin, hepiniz serbestsiniz” (tulekā) buyurmuştur. (DİA,”Tuleka”md.) Aynı şekilde Fatih Sultan Mehmed de fetih sonrası genel af ilan etmiştir. Dileyenin İstanbul’da yaşamaya devam edebileceği, isteyenlerin de şehir dışına çıkabileceğini ifade etmiştir.

Bugün

Mekke, Medine ve Kudüs bizim üç kutsal şehrimizdir. Peygamber Efendimiz s.a şöyle buyurmuşlardır: “ Sadece şu üç mescide yolculuk yapılır: (Mekke"deki) Mescid-i Harâm (Kâbe), Mescid-i Aksâ ve (Medine"deki benim) bu mescidim.” (Nesâî, Mesâcid,10). Bizim için bu üç şehir bir bilinçtir. Özellikle nesillerde Mekke ve diğer şehirlerin bilincinin oluşması adına yapılacak her bilgi ve kültür hareketi önemlidir. Mekke’ye dair kur’an ve sünnetin verdiği bilgiler, tarih boyunca Müslümanların özellikle ecdadımızın kutsal beldeye yaptığı hizmetler gelecek nesillere iyi aktarılmalıdır. Kur’an-ı kerimde Mekke ile işaret edilen isim ve kavramlar, emin bir belde olması gibi hususiyetler bizim için en önemli dersler içermektedir. Şehirlerin anası olması, içindeki harem bölgesi ve öğrettikleri, hac gibi müstesna bir ibadetin uygulandığı mekân olması gibi hususlar bu mübarek şehrin fethinin anıldığı gün ve haftada üzerinde yeniden düşünülmelidir. Mekke bilincinin oluşması bizim kimliğimizi oluşturan temel konulardandır. Mekke’nin fethini anarken bu temel hususiyetleri gözden ırak etmeyelim. Unutmayalım ki her fetih yeni fetihlerin müjdecisidir.