Sınırlı ve süreli olduğunu yüzlerce/binlerce kez tecrübe ederek öğrendiğimiz mutluluklara ne kadar seviniyoruz!

Yine sınırlı ve süreli olduğunu bildiğimiz acılara ne kadar üzülüyor ah-u efgan ediyoruz.

Bir sevinç ya da hüzün anında hep aynı duyguyu yaşarım:

Bir de bu sevincin sonsuz olanını yaşarsam...

Ya da bu acının çok daha fazlasına sonsuz ve sürekli maruz kalırsam...

Yoğun çalışıp yorulduğumuz Ramazan günlerinde, iftara birkaç saat kala susuzluk ve açlığın etkisiyle bitab düşeriz. O an "bu susuzluk ve açlık biraz sonra bitecek, ya sonsuz hayatta süresiz açlık ve susuzluk yaşayacak olursam halim nice olur?" endişesine kapıldığımız çok olur.

Göreve yeni başladığım şehirlerden birinde, akşam üzeri; günün belli saatlerinde ilaç kullanmasını gerektiren hassas bir hastalık geçirmekte olan küçük oğlumla dışarıya çıkmıştık. İlacını içme saatinin geldiğini, lakin yanımıza ilacı almadığımızı fark edince, eve dönmek yerine şehirde açık bulunan bir nöbetçi eczaneye uğramak daha kolay geldiği için eczaneye girdim ve ilacı istedim. Eczacı ilacı tezgahın üstüne koydu ama benim elim cebimden boş çıktı. Evden acele ile çıkarken yanıma para almayı unutmuştum . "Yarın getirsem olur mu?" desem de eczacı beni tanımadığı için haliyle kabul etmedi. 

Ben yıllardır, yaşamış olduğum bu birkaç dakikalık mahcubiyeti unutamıyorum. Halbuki 5-10 dakikalık gecikmeyle kolayca telafi edilebilecek bir yokluktu.
    
O günü hatırlayınca, mahşerde ahiret için hazırlıklarım, yanımda getirdiklerim sorulursa ne cevap verir; mahcubiyetimi, yokluğumu ve yoksulluğumu nasıl telafi ederim diye düşünürüm!

Tekrarı yok!

Bir dahası yok!

Gidip bulup getireyim,deme imkanı yok!

Telafisi yok!

Pişmanlığın faydası yok!

Bir fırsat geçti elimize; eksiklerimizi tamamlayabileceğimiz, yüklerimizden kurtulabileceğimiz bir fırsat!

Şimdi kaybettiklerimiz ve kaçırdıklarımız için pişmanlık yaşarsak, faydasını göreceğimiz bir fırsat!

Ramazan, yakalayabileceğimiz fırsatların en hayırlısı... 

Hayrından mahrum olmamak, ardına kadar açılan rahmet kapılarından girmek için mükemmel bir fırsat!

Kur’an-i Kerim’le, oruçla, sadakayla, diğergamlıkla, fedakarlıkla, açılan kapılardan girmemizin kolaylaştığı bir fırsat!

Öyle yaşanmalı ki; bayram sabahına affedilmedik bir günahımız kalmadan çıkalım!

Öyle yaşanmalı ki; Ramazan’dan hayata takva taşıyalım ve meleklerin kapıda "Selam olsun size! Ne güzel insanlarsınız. Girin ebedi kalmak üzere cennete" (Zümer,73) diyerek karşıladıkları muttakilerden olalım!

Öyle yaşanmalı ki; haklarında "Kitabı sağ tarafından verilen kimse der ki; ‘alın kitabımı okuyun; doğrusu hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.’ Artık o hoşnut olacağı bir hayatta; meyveleri kolayca toplanabilen cennettedir. Onlara ‘geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin için’ denilir." (Hakka,19-24) buyurulan bahtiyarlardan olalım.

Ramazan’ımız mübarek olsun!

Editör: Mehmet Çalışkan