Muaz b. Cebel, delikanlılık yaşlarında Müslüman olan sahâbîlerdendir. Aynı zamanda, ortopedik özürlü bir kimsedir, ayağı sakattır. Peygamber Efendimiz (as), vefatından kısa bir müddet önce, Muâz b. Cebel’i Yemen’e vali olarak tayin etmiştir.

Hz. Ömer (Ra) döneminde bir gün, görev yaptığı yerden Medine-i Münevvere’deki evine dönünce zevcesi, “herkes şehir dışından gelirken evlerine, ailelerine, çocuklarına çeşitli hediyelerle dönüyorlar. Sen ise bize hiçbir şey getirmedin” şeklinde sitemde bulunur. Muaz b. Cebel, “Benimle beraber çok dikkatli, çok uyanık bir müfettiş vardı ve beni kontrol ediyor, denetliyordu” şeklinde cevap verir.

Muaz’ın bu ifâdelerinden, kendisine Hz. Ömer tarafından bir müfettiş görevlendirildiği sonucunu çıkaran eşi, “Hz. Peygamber (asm) seni vali olarak görevlendirdi ama sana bir müfettiş tayin etmemişti. Hz. Ebû Bekr seni vali olarak görevlendirmişti, yine o da sana bir murakıp görevlendirmemişti. Ömer’e de ne oluyor ki, böyle bir uygulamaya ihtiyaç duymuş?” deyince, Muaz hiç sesini çıkarmaz. Belki de çekinmiştir eşinden ancak neticede bu söz, Hz. Ömer (Ra)’in kulağına gider. Hz. Ömer, “ey Muaz! Ben sana ne zaman bir müfettiş/murakıp tayin ettim de, sen böyle konuşmuşsun?” deyince Muaz b. Cebel, “ben Ömer bana müfettiş tayin etti demedim ki. Ben;

“Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler var, Değerli yazıcılar var, Onlar, yapmakta olduklarınızı bilirler.” (İnfitâr, 82/10-12)  “İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kaf, 50/18) hükm-ü ilâhîsini kastederek söyledim” der ve meseleyi vuzuha kavuşturur. Hz. Ömer, yanında bulunan hediyelerden, Muâz’ın eşinin gönlü kalmasın diye bir kısmını gönderir ve gönlünü alır. Mesele tatlıya bağlanmış olur.

Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de Rabbimiz,

“Kitap ortaya konmuştur: Suçluların, onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. "Vay halimize! derler, bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın (yaptıklarımızın) hepsini sayıp dökmüş!" Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf, 18/49) fermânıyla, kaçamayacağımız hesap günü için bizleri uyarmakta ve o gün için hazırlık yapmamızı, bizim üzerimizdeki gözetleyici meleklerin, denetimci müfettişlerin sürekli ve kusursuz bir şekilde vazifelerini eda ederek bizim yaptıklarımızı ve söylediklerimizi kayıt altına aldıklarını ve yarın yevm-i kıyâmette önümüze konulacağını haber vermektedir.

O gün için hazırlık yapmaya, bir ömür nefislerimizi muhasebeyi ihmal etmeden  murâkabe altında tutmaya ve sorumluluk bilinciyle yaşamaya Rabbimiz bizleri muvaffak kılsın.