İnsan yaratılış itibari ile çok önemli “Eşref-i Mahlûkat” olan bir varlıktır. Sahip olduğu iradesi ile yaratılış amacına uygun olarak hayatını sürdürebildiğinde sahip olduğu değerini muhafaza etmiş olur.

İnsan dışında ki canlılar görev-sorumluluk ve bilgi-beceri olarak zihnen hazır bir şekilde dünyaya gelir. İnsan ise canlılar içerisinde gelişim ve yetişme evresi en uzun, kendisini iyi hale getirebilmek için en çok çaba-gayret gerektiren varlıktır.

Her insan Yüce Allah tarafından “Ahsen-i Takvim” mükemmel-ideal bir birey olma potansiyeli ile yaratılmıştır. Hiçbir emeğin, zamanın, yatırımın boşa gitmeyeceği en önemli yatırım insana, kişiliğe, karaktere, topluma yapılan yatırımdır. Nitelikli insanın kıymeti, değeri başka hiçbir şeyin değeri ile karşılaştırılamaz.

Yatırım yapılmayan, maddi-manevi anlamda gelişmeyen, olgunlaşmayan insan: kişiliği, inancı, duyguları gelişmemiş, kişilik-karakter özellikleri oturmamış, yanlış davranışlar geliştirme riskleri olan insan demektir. Böyle bir insan Kur’an ifadesi ile “Esfel-i Safilin” hayvanlardan daha aşağı olma tehlikesi altında bulunan insan demektir.

Kendisini maddi-manevi anlamda geliştiren-olgunlaştıran insan başkalarına güven veren, ihtiyaç olduğunda kendisinden yardım-destek talep edilen, insanların kendisinden emin olduğu kişidir. İnsanlar maddi-manevi her anlamda gelişmiş kişilerin yanında kendilerini huzurlu, mutlu ve güvende hissederler. Nitelikli ideal insan iyi hasletleri sadece öğrenen değil aynı zamanda uygulayan insandır. Karakterli insan kötü hasletlerin farkında olmakla kalmayıp onlardan yıldırım hızıyla uzaklaşmaya çalışan insandır.

Nitelikli bir insanın yaşamında hangi meslek sahibi olursa olsun yukarıdaki hasletler ile beraber sahip olması gereken en önemli özelliklerden biri şüphesiz samimiyettir. Samimiyet zihnen olgunlaşma, beynin doğru inanç ve değerler oluşturabilmesi ile güzel davranışlar sergileyebilme becerisine sahip olmasıdır.

İnançlar, beynin komutanlarıdır. İster mantıklı ister mantıksız, ister faydalı, ister zararlı olsun insanlar, inançlarının, inandıklarının peşinden giderler. İnançları daha ilginç kılan bir başka özellik ise insanların tekrar ettikleri düşüncelerinin inanç haline dönüşme riskidir. Yani neyi çok fazla düşünür, tekrar ederseniz ona inanmaya başlarsınız.

İşte bugün sizlere örnek olabilecek; samimiyetiyle, gayretiyle, kendisini yetiştirmeye verdiği önem ile yaptığı özel ve güzel çalışmalarıyla çevresinde herkes tarafından takdir edilen ve Cuma günü elim bir trafik kazası sonucu 2.5 yaşında ki yavrusu ile beraber kaybettiğimiz (Merhum) Özlem Özkan hocamızdan bahsetmek istiyorum.

Kendisini Sakarya/Akyazı İmam Hatip Lisesinde Süper Lise Mezunu olduğu halde dini anlamda eksikliklerini gidermek ve daha iyi, verimli hizmetlerde bulunmak amacıyla fark derslerini vererek İmam Hatipli olma gayreti içerisinde iken tanımıştım. Şimdi 10 yaşında ve hastanede olan yavrusu kucağında derslere gelir, bir yanda kucağında onu sallarken bir yandan derslerde notlar almaya çalışırdı. Sınıftaki arkadaşları içerisinde en çok soru soranlardan biri olmakla kalmayıp ders dışında da sürekli bilgi edinmeye çalışan bir gayreti vardı.

Babasını erken yaşta kaybetmesi onu hayattan koparmamış aksine manevi olarak çok daha güçlü ve gayretli hale getirmişti.

Her kesim insanlar ile İletişim kurabilme ve insanların tamamına faydalı olabilmek onun en büyük arzusu ve hedefiydi.

Her zaman kendisini nasıl daha iyi yetiştirebileceğini,  geliştirebileceğini çevresindeki hocalarına sorar ve aldığı tavsiyeleri çok hızlı bir şekilde yerine getirmeye gayret ederdi.

Diyanet İşleri Başkanlığında Kuran Kursu hocası olarak görev aldığında hizmet-görev hayatını çok yoğun yaşamasına rağmen ailesine eşine ve çocuklarına nitelikli zaman ayırır çocukları küçük olmasına rağmen hem onlara özen gösterir hem görev hayatı için çok gayret ederdi. 

Kuran Kursu Hocası olarak görev aldıktan sonra sadece bir Hoca Hanım olarak değil hem kursiyerlerine hem çevresinde ki herkese manevi rehber gibi ihtiyaç duydukları her alanda faydalı olmaya çalıştığına şahit olurduk. Sık sık çevresindeki insanların ihtiyaçlarına çare olabilmek için yetkilileri arar aldığı bilgileri kendilerine ulaştırırdı.

Doktor Mühendis Öğretmen v.b meslek sahibi kişilerle özel çalışmalar yaparak manevi anlamda her kesimden insanlara katkılar sunmaya çalışırdı. 

Kendi okuduğu Akyazı/Kuzuluk Fatih Camii Kuran Kursuna K.K.Ö olarak atandığında çok heyecanlandığını ve çok mutlu olduğunu dile getirmişti. 

Çevresinde imkân bulduğu her eğitime, her kursa katılır, insanlara daha faydalı olmak için kendisini geliştirmek adına elinden gelen her türlü gayreti göstermeye çalıştığına şahit olurduk. 

Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığının açmış olduğu İşaret dili kursuna katılmış, işaret dili eğitimini aldığında çevresinde işitme engelli bulamadığını ve faydalı olamadığı için üzüldüğünü söylediğinde “Sen sakın işaret dilini unutma, tekrar et gün gelir Allah nice hizmet kapıları açar” diyerek kendisine teselli vermiştik. 

Polis olarak görev yapan eşinin (Şu anda hastanede dualarınızı bekler) tayini Diyarbakır’a çıktığında hizmet edebileceği yeni bir bölgeye gitmenin heyecanı içerisinde göreve koşmuştu. Her alanda gayret etmeye çalışmış aile, özel alanlar ve engellilere yönelik eğitim veren okullardan bölgede ki radyo televizyonlara kadar her fırsatı hizmet etmeye araç haline getirmişti. Diyarbakır adeta kendisi için bilgi-beceri-kazanımlarını ortaya koyma anlamında çok önemli bir hizmet alanı olmuştu.

İki defa Diyarbakır İl Müftülüğümüzün daveti ile özellikle engelliler alanında arkadaşları ile ekip ruhu içerisinde yaptığı çalışmaları hayranlıkla yerinde görme fırsatı yakalamış, yoğun bir program ile engellilere yönelik hizmet veren okul, vakıf, dernek, kursları ziyaret etmiş, yetkililerin memnuniyet ve teşekkürlerine şahit olmuştuk. Ekip ruhu ile çalıştıkları çok değerli meslek arkadaşları ile konferans ve toplantılar organize etmişlerdi. Aynı zaman da yerel bir tv kanalında de engellilere yönelik manevi hizmetler konusunda bir televizyon programı gerçekleştirmiştik. 

Diyanet İşleri Başkanlığımızın engellilere yönelik hizmetleri daha sistemli hale getirmek amacıyla oluşturduğu engelli koordinatörlüğü görevini gönüllü olarak üstlenmiş daha önceki koordinatör arkadaşlarının başlattığı hizmetlere öğrendiği işaret diliyle işitme engelliler alanına destek vererek hizmet alanının daha fazla gelişmesine de katkı da bulunmuştu.

Bu yıl umre organizasyonunda görevlendirildiğinde arayıp 
-    Hocam ben işitme engelliler ile umreye gitmek istiyorum 
Dediğinde sen 24 günlük gidiyorsun işitme engelliler 10 günlük organizasyon dediğimde 
-    Olsun onların duası yeter az olsun öz olsun diyebilecek kadar işitme engellileri seviyor onlara hizmet etmekten, onlarla ilgilenmekten çok büyük sevinç ve heyecan duyuyordu. İşitme engellilerin hem hocası, hem arkadaşı, hem ablası, hem en iyi dostları olmuştu

Kısaca gayreti, samimiyeti, fedakârlığı, hoşgörüsü, güler yüzlülüğü ile kendisini her zaman özleyeceğimiz; arkadaşlarının, dostlarının her zaman eksikliğini hissedecekleri bir hayat yaşadı ve aramızdan ayrıldı.

Son yaptığı programda “Sıla-i Rahim” konusunu işlemiş ve kendisi de inşallah yaptığı hizmetler aldığı dualar ve arkasından özellikle engelli koordinatörü arkadaşları tarafından tüm Türkiye geneli okunan hatimler, yasinlerle vuslata ermiş olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyoruz. 

Tüm Diyanet camiamızın, Sakarya-Diyarbakır İl Müftülüğü görev arkadaşlarının, ülke geneli engelli il koordinatörlerinin, özelliklede ailesi, kursiyerleri ve tüm akraba-arkadaşlarının başı sağ olsun. Rabbim mekânını cennet eylesin inşallah.

Ömer Aydın
Diyanet İşleri Başkanlık Müşaviri  
 

Editör: Mehmet Çalışkan