İbadet Ve Kurban

İbadet, en gelen anlamıyla kulun yaratıcıya olan görevlerini ifade eder. İbadetsiz kulluk olmaz. İbadetlerini belirleyen ve öğreten dinin kendisidir. Âdetle ibadeti ayıran da imandır. Her ibadetin etrafında o muhitin kültür katkısı olabilir. Ama ibadetin ana unsuru asla değişmez ve değiştirilemez. İbadetleri mâli, bedeni ve hem mali ve bedeni diye geleneksel bir tasnifimiz vardır. Kurban ibadeti de mâli ibadetlerdendir.

Kurban, büyüklerimizin tarifi ile “ hayvân-ı muhsusu zamân-ı muhsusta ibadet kastıyla zebh eylemektir.” Yani şartları tutan hayvanı özel günlerde ibadet niyetiyle boğazlamak, kanını akıtmaktır. Kurban, kurbiyyet ile bağlantılı olarak bizi Allah’a yaklaştıran bir ibadettir. Elbette bu yaklaştırma mekân anlamında değildir. Âyet-i kerimede ifade buyrulduğu üzere kulun emre itaati takvadır. Kişi ibadetle Yaratıcının emrine itaat ettiğini gösterir ve takva üzere davranmış olur. Şöyle buyrulmaktadır:  “Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız (Allah'a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele. “ (Hac,22/37)

Kurban ve Teslimiyet

Kişi kurban kesmekle Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Bunu yaparken de malını Allah için telef etmesi değil en yakınlarından başlayarak insanlara yararlı olacak tarzda gerçekleştirmesi istenmiştir. Kur’an’da kurbanın kan ve etinin değil kesenlerin dinî duyarlılıklarının (takvâ) Allah’a ulaşacağının belirtilmesi (el-Hac 22/37) buna işaret eder. Kurban, kişi ve toplum için Allah’a verdiği nimetlerden dolayı şükür anlamı da taşır. Müminler her kurban kesiminde, Hz. İbrâhim ile oğlu İsmâil’in Cenâb-ı Hakk’ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri, Kur’an’da da özetle aktarılan (es-Sâffât 37/102-107) başarılı sınavın hâtırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduklarını simgesel davranışla göstermiş olmaktadırlar.

Kurban ve Yardımlaşma

Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar; sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Özellikle et satın alma imkânı bulunmayan veya çok sınırlı olan yoksulların bulunduğu ortamlarda onun bu rolünü daha belirgin biçimde görmek mümkündür. Zengine malını Allah’ın rızâsı, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama zevk ve alışkanlığını verir; onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Fakirin de varlıklı kullar aracılığıyla Allah’a şükretmesine, dünya nimetinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına ve kendini toplumunun bir üyesi olarak hissetmesine vesile olur. Kurban ibadetinin yararı sadece sosyal dayanışma ve malî yardıma indirgenemeyeceği, her ibadetin öz ve biçim olarak ayrı anlam ve hikmetleri bulunduğu için kurban yerine başka bir ibadetin ikame edilmesi, meselâ kurbanın parasının dağıtılması, fakirlere gıda yardımı yapılması, namaz kılınıp oruç tutulması câiz görülmez. (“Kurban”, Ali Bardakoğlu, DİA.)

Kurban ve Sünnet

Kurban, ibadettir. Uygulamasını Hz. Peygamber bizzat öğretmiştir. Hicretin 2.yılından itibaren Hz. Peygamber kurban kesmeye başlamıştır. Hanefi mezhebine göre vacip, diğer mezheplere göre ise sünnettir. Kurban, kişinin malından kendi isteği ile yaptığı bir fedakârlıktır. Kurban, ötekini hatırlamaktır. Kurban, kurbiyyettir.

Kurban, ibrahimi geleneği hatırlamak ve hatırlatmaktır. Bütün ibadetlerde olduğu gibi kurban ibadetinde de fikhi / şekli yönü ile beraber hikmet boyutunu da asla ihmal etmemeliyiz. Detay bilgilerini ilmihal kitaplarında bulabileceğimiz kurban ve etrafındaki bilgilerin bize öğrettiği en temel hususlardan birisi de kişinin Allah için yaptığı bir davranış olan kurban ibadetine ihtimam göstermesidir. Bu da bize öğretiyor ki Müslüman hayatını yaşarken Allah’ın rızasına uygun olmasına dikkat eder. Hz . Peygamberin kendi kurbanını keserken okuduğu ayetlerden birisinin şu ayet olması çok manidardır. “De ki: “Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin rabbi olan Allah içindir.“ ( En’am, 6/ 162) kurban kesme esnasında bu ayeti okuma zorunluluğu yok. Ama imkanı olanların okuması sünnette var olan bir uygulamadır. Şunu net bir şekilde görüyoruz ki, bedeni ibadetleri temsil eden namazım, mali ibadetleri temsil eden kurbanım Allah içindir. Yeter mi? Hayır, Kur’an’ın ifadesiyle hayatım ve ölümüm de âlemlerin rabbi Allah içindir.

VEKÂLETLE KURBAN

Başkanlığımız Türkiye Diyanet Vakfı ile birlikte 1993 yılından bu tarafa vekâletle kurban kesimi organizesi yapmaktadır. Kurban vekâletle yerine getirilebilen bir ibadettir. Kurban kesme imkânı olan her evde mutlaka bir kurban kesilmeli. Yani tamamı vekâletle kesim için verilmemeli. Ancak çok yaşlı ve yakınları olmayan büyüklerimiz için bu düşünülebilir.

Vekâletle kurban yurt içi ve yurt dışında yerine getirilmek üzere başkanlığımız ve vakfımız gerekli tedbirleri her yıl alıyor. Bu yapılan çalışmalar sayesinde yine yurt içi ve yurt dışından kurban ibadetini bize emanet eden vatandaşlarımızın kurbanları titizlikle yerine getirilmesi için tedbirler alınıyor. Türkiye Diyanet Vakfımızın web sayfasında şu bilgi yer almaktadır: “Kurbanını Paylaş Kardeşinle Yakınlaş” temasıyla düzenlediğimiz 2020 yılı vekâletle kurban kesim organizasyonu kapsamında vakfımıza emanet edilen 557.311 hisse kurbanı yurtiçinde 430 il ve ilçe merkezinde, yurtdışında ise yoksulluk ve krizlerin yoğun yaşandığı Afganistan, Suriye, Irak, Filistin ve Arakan başta olmak üzere Afrika, Balkanlar, Türk Cumhuriyetleri, Kafkasya, Uzakdoğu ve Güney Amerika’nın da aralarında bulunduğu 74 ülkenin 308 bölgesinde keserek hayırseverlerimizin emanetlerini kardeşlerimize ulaştırdık.” Bkz. https://tdv.org/tr-TR/faaliyetlerimiz/kurban/

Vekâletle kurbandan maksat bir miktar etin bir ihtiyaç sahibine ulaştırılması olarak düşünmemeliyiz. Şu anda alınan tedbirler ve proğramlar gereği yurt içinde ve yurt dışında vekaletle kesim için hazırlıklar başladı. Vekaletle kurban çalışmaları ile özellikle yurt dışındaki din kardeşlerimize yalnız olmadıklarını görmekteyiz. Kesilen kurbanların taksiminde ihtiyaç sahipleri arasında din ayrımı, ırk ayrımı yapılmadığını gören diğer din mensubu insanlardan göz yaşartan ihtida hikâyelerini dinliyoruz. Özellikle Müslüman sayısının az olduğu ülkelerde bu ve benzeri organizeler büyük önem arz etmektedir. Aynı zamanda bu davranış büyük düşünmenin ve büyük millet olmanın tezahürüdür.