Hacıveyiszâde Hocaefendi vefatının 60. yıl dönümünde anıldı

Hacıveyiszâde Mustafa Kurucu’yu anmak amacıyla vefatının 60. yıl dönümünde Konya İl Müftülüğü ile Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi iş birliğinde program düzenlendi.

Konya Ticaret Odası Konferans Salonu’nda düzenlenen program Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı.

Hacıveyiszâde Mustafa Kurucu hakkında konferans vermek üzere kürsüye davet edilen Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ramazan Muslu, konferansına başlamadan önce böyle bir anma programının düzenlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

- Yapılması gereken, örnek şahsiyetlerin güzelliklerini hayatımıza aktarıp kâmil bir insan olmaya çalışmaktır

Merhum Hacıveyiszâde Mustafa Kurucu Efendi’yi anma ve anlamanın yanında onun dava ruhunun özümsenmesinin, güzel hasletlerinin örnek alınmasının ve hayata geçirilmesinin önemine dikkati çeken Prof. Dr. Muslu; “Yapılması gereken; örnek şahsiyetlerin güzelliklerini hayatımıza aktarıp kâmil bir insan olmaya çalışmaktır.” dedi.

“Ülkemizde özellikle son bir asırda yaşanan bazı hadiselerin, toplumun dini hayatında ciddi kırılmalara neden olduğu” dile getiren Muslu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bazı hadiseler, tabiatıyla din eğitimi ve öğretimini de doğrudan etkilemiştir. Belli bir dönem içerisinde dini öğretim ve eğitimin neredeyse tamamen durma noktasına geldiği, hem satırlardaki hem de sadırlardaki bilgi, marifet ve hikmetin, kısacası İslami hayat ve düşüncenin yok sayıldığı zorlu süreçlerden geçtik.

Allah’a şükürler olsun ki bugün düne göre daha çok imkâna sahibiz.

Cumhuriyet tarihimizin ilk yıllarından itibaren sayıları az da olsa dava sahibi fedakâr din hadimi hocalarımızın göstermiş olduğu olağanüstü gayret ve mücadeleler, kısa sürede meyvelerini vermeye başlamış ve nihayet nicelik ve nitelik olarak büyük bir gelişme kaydetmiştir. Nicelik olarak ulaşılan seviyeye henüz nitelik olarak ulaşamamış olsak da önümüzdeki süreçte fedakâr ve dava bilincine sahip hocalarımızın gayretleriyle inşallah ulaşılacağına inanıyorum. Yeter ki hepimiz görevlerimizi en iyi şekilde yapalım. Yeter ki bizler Allah’ın dinine yardım edelim. Allah da bizlere yardım edecektir. Buna inancımız tamdır.

Yakın tarihte ömürlerini din hizmetine vakfedip iz bırakmış, hepinizin bildiği pek çok hocamız var. Celâleddin Ökten, Hacıveyiszâde Mustafa Efendi, Mehmet Rüştü Aşıkkutlu, Gönenli Mehmed Efendi, Mahmud Bayram Hoca, Abdurrahman Gürses ve isimlerini burada tek tek sayamadığımız nice örnek şahsiyetimiz var.

- Tebliğ emanetine sahip çıkmak durumundayız

Bütün bu hocalarımız, ömürlerini Kur'an eğitimine, din eğitim ve hizmetine adamış ve nihayet talim, terbiye, irşat ve tebliğ bayrağını bizlere emanet ederek bu dünyadan göçüp gitmişlerdir. Ruhları şâd olsun! Bu emanete her yönüyle sahip çıkmak durumundayız. Aksi halde hesabımız ağır olacaktır.

Ömürlerini din eğitimine ve din hizmetine adamış olan bu hocalarımızın bazı özelliklerini, tespit edebildiğimiz kadarıyla sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum:

- Nefis tezkiyesi ve kalp tasfiyesi ile manevi yükselişlerini gerçekleştirmişlerdir. Başkalarına da bu konuda örnek olup yol göstermişler, rehberlik etmişlerdir.

- Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimizin sünnet-i seniyyesi üzere yaşamışlardır.

- Dindar bir neslin yetişmesine vesile olmuşlardır.

- İbadet hayatlarının muntazam olduğu görülüyor. Farz ve sünnetlerden başka nafile namazlara düşkün idiler. 

- Hayatlarında disiplinli idiler. Sözlerinde dururlardı. Ailede, işte, çevrede kısacası hayatın her alanında almış oldukları görevleri ihmal etmeden titizlikle yerine getirmişlerdir.

- Fedakâr olup çile ve meşakkatlere karşı sabır ve tahammül göstermişlerdir. Asla şikâyet etmemişlerdir.

- İslami şahsiyet sahibi idiler. Müslümanca yaşayıp Müslümanca davrandılar. Her işte Allah'ın rızasını gözetip gösterişten, israf ve aşırılıktan uzak kaldılar. ‘Yaratılanı severim yaratandan ötürü!’ mefkûresiyle tüm mahlûkata karşı merhamet ve şefkatle yaklaştılar.

- Amellerine riya karıştırmadan ihlasla yapmaya gayret etmişlerdir.

- Sosyal yardımlaşmayı teşvik etmişlerdir. Kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemişlerdir. Hatta kendi ihtiyaçları olduğu halde Müslüman kardeşinin ihtiyacını gidermeyi tercih etmişlerdir. Yani îsârda bulunmuşlardır.

- İlim sahibiydiler. İlmiyle amel edip ahlâkıyla çevrelerine güzel örnek olmuşlardır. Her türlü olumsuzluk ve imkânsızlığa rağmen asla karamsar olmamışlar ve talebelerini hiçbir zaman ümitsizliğe sevk etmemişlerdir. Daima ümit aşılamışlardır.

- Öğrenirken ve öğretirken her daim bu işi ibadet aşkıyla yapmışlardır. Okula veya sınıfa, camiye girer gibi girmişler.

- Yapılması gereken hizmetler için asla bir talimat beklememişlerdir. Yapabilecekleri her türlü hizmeti üzerlerine vazife bilmişlerdir.

- Kur'an'ın sadece kıraatine ve ezberine değil anlaşılmasına ve yaşanmasına da büyük önem atfetmişlerdir.

- Hesabî değil hasbî davranmışlardır. İnsanların elinde ve yanında olana değil Allah katında olana değer vermişlerdir.

- Kendilerine değil cemiyete adam yetiştirmişlerdir.

Hacıveyiszâde Mustafa Kurucu Efendi, eğitim-öğretim faaliyetleri ve hasbî din hizmetleriyle bizlere örnek olmuştur.

Bir araya gelmemize vesile olan Merhum Hacıveyiszâde Mustafa Kurucu Efendi’ye daha yakından baktığımızda, yukarıda genel olarak ifade ettiğimiz hususların fazlasıyla kendisinde mevcut olduğunu görüyoruz. Kendisi gerçekten eğitim-öğretim faaliyetleri ve hasbî din hizmetleriyle bizlere örnek olmuş, pek çok talebe yetiştirmiş güzide bir şahsiyettir.

Onu tanıyan ve hatta talebesi olmuş pek çok büyüğümüz var. Onunla ilgili sizlerle paylaşacağım bilgi ve anekdotlar, M. Ertuğrul Düzdağ’ın kaleme aldığı ‘Üstad Ali Ulvi Kurucu’nun Hatıraları’ adlı çalışmasına dayanmaktadır. Bu hususların, hâzirûnun en azından bir kısmı tarafından yakînen bilindiğinin de farkında olarak özellikle gençler için onu anmaya, anlamaya, dava ve mefkûresini örnek almaya vesile olması niyazıyla bir kez daha hatırlamış olacağız. Bu bereketten hissemize düşeni hep birlikte alırız inşallah.

Merhum Hacı Veyiszade Mustafa Efendi, onu yakından tanıyanların ifadesiyle ‘okyanus misali geniş ve engin bir ilahi feyze mazhar bir zât’ idi. Kâmil ve ârif bir insandı. Tarikatın bütün seyr-u sülûkunu geçmiş, tekâmülünü elde etmiş, velâyet-i suğrâ, velâyet-i kübrâ mertebelerine vâsıl olmuş bir zât idi.

Hocaefendi siyasi ortam biraz rahatlayınca imam hatip okulları için teberru toplamaya başlar. Sürekli din adamları, dava adamları yetiştirecek müesseseler kurmak için Allah yolunda vermenin din borcu olduğunu millete telkin ederek bir gün Aziziye Camii minberinden şöyle der:

‘Bu mekteplere yapılacak yardım, dinimizedir; dinimizin ihyasınadır.’ Sonra cübbesini çıkarıp; ‘Ben cübbemi veriyorum, başka bir şeyim olsa verirdim. İşte cüzdanım, başka bir şeyim yoktur.’ diyerek cüzdanını fırlatıp atmıştır. Bunun üzerine cemaat tufan haline gelmiş ve âdeta coşmuştur. Veren vermiş, veren vermiş, veren vermiştir.

Mustafa Efendi’nin talebelerinden birisi de Hayrettin Karaman Bey’dir.

O şöyle der: ‘Öğretmenler derste yorulurlar, teneffüsü beklerler. Çay içip sohbet ederler, öğretmenler odasında dinlenirler. Mustafa Efendi ise oraya gitmez. Kapının arkasında bir seccadesi vardır, onu serip namaz kılar.’ Yani diğer öğretmenler insanlarla konuşarak dinlenirken Mustafa Efendi, Cenab-ı Hakk’a arz-ı hâl etmekle dinleniyordu.

Mustafa Efendi, Peygamber (s.a.s.) Efendimizin yaptığı şu duayı sıkça tekrar ederdi: ‘Allah’ım; amellerimizin en hayırlısı, son amellerimiz olsun. Hüsn-i hâtimeyle sana kavuşalım. Sonumuz iyi olsun. Ömrümüzün en hayırlı zamanı da ömrümüzün sonu olsun. Gençliğimizde iyi insan olup da yaşlandıktan sonra manevi servetini kaybeden müflislerden olmayalım. Ve günlerimizin en hayırlısı sana kavuştuğumuz gün olsun!’

Bizler de bu duaya ‘âmin’ diyoruz.”

Prof. Dr. Muslu, anma programı kapsamında tertip edilen “Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (s.a.s.) ve Eğitim Özellikleri” konulu kompozisyon yarışmasına katılan öğrencileri, öğreticilerini ve ailelerini tebrik ederek başarılar diledi.

Sonrasında kürsüye gelen Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Öge, Hacıveyizsade Mustafa Kurucu Hocaefendi’nin örnek yaşantısı, rol model olması, gönül ve vakıf insanı olması sebebiyle bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da anılmaya devam edeceğini belirterek; “Hacıveyiszâde Efendi denilince aklımıza ilim geliyor, irfan geliyor, ahlak geliyor, fazilet geliyor, peygamber sevigisi geliyor, insan yetiştirme geliyor, gençliğe verilen önem geliyor.” dedi.

Hacıveyiszâde Mustafa Kurucu Hocaefendi’nin ilme olan düşkünlüğünden bahseden Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Sedat Şensoy, Hocaefendi’nin küçük yaşlardan itibaren İslami ilimlerle yetiştiğini ve bir eğitimci olduğu ifade etti. Prof. Dr. Şensoy, anma günü münasebetiyle düzenlenen yarışmada dereceye giren öğrencileri tebrik ederek eğitim hayatlarında başarılar diledi.

- Ben İslam’ın hizmetkârıyım

İmam hatip liselerinin kurulmasına öncülük eden Hacıveyiszâde Hocaefendinin aynı zamanda yedi sene okullarda ders verdiğini, kendisine yüksek makamlar teklif edildiğinde; “Ben İslam’ın hizmetkârıyım, Allah-ü Teâlâ beni bu hizmetimden ayırmasın.” diyerek duada bulunduğunu anlatan Konya İl Müftü Vekili Dr. Hamza Küçük; “Dünyada duracağın kadar dünya için, ahirette duracağın kadar ahiret için çalış diyen Hacıveyiszâde Mustafa Kurucu Hocaefendi, 1960 yıllarının ilk aylarında, ömrünün sonlarında şeker hastalığına yakalanmış, çalışmalarından dolayı zayıf düşmüş ve 5 Ocak 1960 Cuma günü vefat etmiştir.” dedi.

Dr. Küçük, Hacıveyiszâde’ye dair şu bilgileri paylaştı:

- Hocamızın üç temek özelliği; ilim adamı, gönül adamı, dava adamı olmasıdır

“Hacıveyiszâde Hocamızı farklı kılan üç temel özellik vardır; birincisi ilim adamı olması, ikincisi gönül adamı olması, üçüncüsü de dava adamı olmasıdır. Biz onun için Hocamızı anmaya, anlamaya ve bizden sonraki gelecek nesillere onu aktarmaya çalışıyoruz.”  

Program, imam hatip liseleri ve Kur’an kursları arasında yapılan “Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed (s.asv.) ve Eğitim Özellikleri” konulu kompozisyon yarışmasında dereceye giren öğrencilerin kompozisyonlarını okumalarının ardından hediye takdimi ile sona erdi.

Editör: Mehmet Çalışkan