Büyük şehirlerde apartmanlarda yaşıyoruz. Belki eskiden köyün tamamında yaşayan nüfus oranı, hatta onun birkaç katı aynı apartmanlarda oturuyor olabiliyoruz. Aynı sitenin içerisinde, onlarca aile ile birlikte yaşadığımız olabiliyor. Hatta çoğunluk bölgelerde böyle bir hayat tarzı sürdürüyoruz.

Yeni, çağdaş hayat tarzımızla beraber, komşuluk ilişkilerimizde de maalesef, eskiden olan samimiyet, geçmişteki birbirlerimizin meseleleriyle, kederleriyle karşılıklı dertlenme, sevinçleriyle sevinme, neşelenme gibi güzellikler yok denecek kadar azaldı. Birbirlerimizin ihtiyacına yeteri kadar koşmuyoruz. Bu ilişkilerimizin zayıflamaması için, apartmanlarda da, site halinde yaşadığımız mekânlarda da ciddî bir gayrete, silkinmeye ihtiyacımız var.

Her hâlükârda apartman yöneticileriyle, komşularımızla konuşup toplantı yaptığımız esnada, ayda, onbeş günde ya da haftada bir, müsait mekânlarda bir araya gelme, sohbet meclisleri kurma, eşimizin, dostumuzun, konu-komşumuzun dertleriyle dertlenip hemhâl olma gibi bir çabamız olmalıdır.

Bazen yıllarca oturduğumuz aynı apartmanda, birbirimizle tanışıp selamlaşmadan, komşumuzun, arkadaşımızın ismini dahi öğrenmeyi merak etmeden ayrıldığımız oluyor ki, bu çok sağlıklı bir yaşayış biçimi değildir. “Komşu komşunun külüne muhtaç” demiş atalarımız. Hz. Peygamberimiz (s.a.v); “Cebrâil (a.s.) bana komşuyu o kadar çok tavsiye etti ki, neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim” buyuruyor. “Vallâhi lâ yu’min! Vallâhi lâ yu’min! (Vallâhi iman etmiş olamaz, vallâhi iman etmiş olmaz). ‘Kim Yâ Rasûlallâh?’ diye sorulunca da; “Komşusu şerrinden, kötülüğünden emin olmayan kimse!” Buyuran da rahmet ve merhamet peygamberi Efendimiz (a.s.)’dır.

Elbette, apartman usulü bir hayat tarzı sürdürürken birbirimizi rahatsız etmemeye özen gösterecek ama bunun yanında da komşuluk ilişkilerimizi geliştireceğiz. Birbirimizin halinden haberdâr olacak, birbirimizin derdiyle dertlenecek, bazen aynı apartman içerisinde belki aç olarak sabahlayan bir komşumuz oluyor da ondan haberimiz olmuyorsa oturup bu davranışımızın muhasebesini yapacak, kendi halimize, duyarsızlığımıza, ilgisiz ve yardımsız kalışımıza isyân edeceğiz. Çünkü biz; “komşusu aç iken, kendisi tok yatan bizden değildir” diyen bir Rasûl’ün ümmetiyiz..!

Yeni oturma düzenimizde, yeni sakinlerimizle beraber, yeni komşularımızla birlikte ama eski güzel ve özenilecek komşuluk ilişkilerini canlandırmanın gayreti içerisinde olmak, yıkıcı değil yapıcı, bütünleştirici olmak hepimizin vazgeçilmez bir görevi olmalıdır.

Yine sözün en güzeli, “canlı, yürüyen Kur’an” diye Hz. Aişe vâlidemizin tavsif ettiği Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz; “kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Ey Allâh’ın kulları! Kardeşler olunuz!” düstûrunu hatırlamak ve üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek borcunda olduğumuzu unutmamalıyız.

Allah kalplerimizi, komşuluğa, kardeşliğe, iyiliğe, sevgiye ve muhabbete açsın.