"Mali’nin kuzeyinde yer alan Gao bölgesinde çocuklara yardım amaçlı bir kuruluşu yönettiği sırada 24 Aralık 2016’da kaçırılan Fransız aktivist Sophie Petronin, dört yıl aradan sonra özgürlüğüne kavuştu. Radikal bir grup tarafından Sahel bölgesinde esir edilen Petronin, özgürlüğe kavuşmasının ardından müslüman olduğunu ve ismini Meryem olarak değiştirdiğini açıkladı."

Neden şefkat ve merhamet Peygamberine saldırıyorlar, anlaşılıyor değil mi?

İslamı ne kadar şiddet dini, savaş dini gibi göstermeye çalışırlarsa çalışsınlar insanların ilgisini önleyemiyorlar!

Öfkeleri biraz da bundan olmalı.

Bu kadar menfi propaganda; bu kadar yoğun dezenformasyon ve bu kadar kötü örneğe rağmen İslam, temiz yüreklerde mâkes buluyorsa, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in ahlakıyla ahlaklanan insanların çoğaldığı, hakikati karartma faaliyetlerinin azaldığı bir zeminde neler olur acaba?

Bunu da tahmin ediyor olmalılar.

"İnkarcılar, Bu Kur’an’a kulak vermeyin, okunurken gürültü yapın, belki bastırırsınız." dediler. (Fussilet, 26)

Gürültü çıksın, insanlar Kur’an’ın huzur veren sesini ve sözünü duyamasın istiyorlar belli ki. Maalesef buna da çokça fırsat verecek davranışlar sergiliyor müslümanlar.

Peygamber efendimiz (s.a.s.) ilk oğlu dünyaya gelince Araplarda var olan adet gereği "Ebu Kasım=Kasım’ın babası" künyesiyle anılmaya başlanmıştı. Küçük Kasım, iki sene kadar yaşayıp vefat edince de müşrikler tarafından "soyunu devam ettirecek bir erkek çocuğu bile yok, ebterdir o" sataşmalarına maruz kalmıştı. 

Anne karnında babasını kaybedip yetim; 6 yaşında annesini kaybedip öksüz; 8 yaşında dedesini kaybedip mahrum olan, 2 yaşındaki küçük yavrusunu ebedi aleme uğurlayıp müşriklerin hakaretlerine maruz kalan Muhammed Mustafa (s.a.s.) Rabbimizin, "Alemlere Rahmet" iltifatına mazhar olmuştu.

"Yemin olsun kuşluk vaktine; kararıp sakinleştiğinde geceye ki; Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı. Elbette işin sonu senin için öncesinden daha hayırlı olacaktır. Rabbin sana mutlaka lütuflarda bulunacak, sen de memnun olacaksın" (Duha, 1-5)

Rabbi ona lütuflarda bulundu: Ona peygamberlik verdi; Kur’an’ı verdi; ümmet nasip etti; ümmetini etrafında toplayacağı havuzu vad etti; "Kevser"i verdi.

Ondan sonra gelen hiçbir nesilde kendisini onun düşmanlarına; Ebu Cehillere nispet edenlere rastlanmazken; onun soyundan gelmek, seyyit ve şerif olmak hep aziz bilindi. Ümmeti çocuklarına, onun isimlerini verdiler: Muhammed, Mahmut, Ahmet, Mustafa, Emin... Dünyada çocuklara verilen en yaygın isimler oldular.

Onu rüyada görmek bile şereflerin en büyüğü olarak kabul edildi. Şiirler yazıldı, ilahiler bestelendi.
  
Gül yüzünü rüyamızda
Görelim ya Resulallah.
Gül bahçene dünyamıza
Girelim ya Resulallah.

O anılınca gönüller hüzünlendi, gözler yaşardı. Ona hakaret etmeye yeltenenler ebter oldular (Kevser, 3). O, yükseldikçe yükseldi.

Sözü uzattım.
Endişeye mahal yok. 

Onun ahlakıyla ahlaklandıkça, çocuklarımız tenkit ettiklerimizi değil onu örnek aldıkça, Muhammed ve Muhammediler çoğalmaya ve yükselmeye devam edecek inşallah.

Yeter ki onun hayatına benzesin hayatımız.

Ahlakı ahlakımız, yolu yolumuz olsun...