Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen konferansa Kayseri İl Müftüsü Doç. Dr. Şahin Güven, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Temel Yeşilyurt, Yazarlar İsmail Kılıçarslan ve Yusuf Genç, ilçe müftüleri, din görevlileri ve öğrenciler katıldı.

Konferansa konuşmacı olarak davet edilen Yazar İsmail Kılıçarslan, ilahiyat okuyan gençlerin toplumun bütün kesimlerini tanıyıp onlara ulaşmaları gerektiğini söyledi. 

Kılıçarslan öğrencilerle sohbetine şöyle devam etti:

“Hayatla, sokakla, ötekine hitapla ilgili bir mesele üretmeyeceksek, bir yol bulmayacaksak ilahiyatlarda niçin okuduğumuz konusu bana biraz problemli olarak geldi. Çünkü biz bazı kanaat önderi hocalar görüyoruz, müthiş kalabalığa hitap ediyorlar. Adamı on dakika İstanbul Bağcılar’a bırak, on dakikada söker takarlar. Bağcılar’daki adama söyleyebileceği tek bir cümlesi yok. Çünkü Bağcılar’daki adamın nasıl bir adam olduğuna dair, Bağcılar’daki gencin niçin bonzai kullandığına dair tek bir fikri yok. Bildiği tek bir şey “Bonzai haramdır.” hükmüdür. Bunu herkes biliyor, üstelik içen çocuk da bonzainin haram olduğunu biliyor. Ama içiyor işte. O çocuğu o bonzaiden çekip çıkarabiliyor musun? Senin hocalığını orada görürüm ben. Siz şimdi mezun oldukça gidip gayet size benzeyen insanların çocuklarını gayet size benzeyen şekilde yetiştirerek görevinizi tamamlamış olacaksınız. Birçoğunuz imam hatip öğretmeni olacak, birçoğunuz da müftülükte görevli olacak. Zaten Müslüman ailelerin zaten Müslüman çocuklarını daha da Müslüman yapın. Bağcılar'daki çocuk da senin benim çocuğum ve sana bana benzeyen insanların çocukları. Çocukta hayata dair hiçbir umut kalmamış, hiçbir beklentisi kalmamış. Ama biz imam hatiplerimizle, ilahiyatlarımızla, hocalarımızın fazlalığıyla övünüyoruz. 

"İnsanlığa büyük sorular armağan edebilecek kitle Müslümanlardır"

Bir gazeteci kız bana demişti ki: “Hutbe diye birinden bahsediyorlar, kim bu hutbe?” 
Hutbenin ne olduğunu bilmemek onun suçu değil, benim suçum. Ona hutbenin ne olduğunu bir şekilde anlatamamışım. Ve üstelik bunu önemsememişim de. 
Benim de bir cemaatim var. İsmi “rahatsızlar cemaati.” Çünkü rahatsız olunmadan dünyada hiç kimsenin rahatsız edilemeyeceğine inanıyorum. Ben rahatsız olursam ancak başkalarını da rahatsız edebilirim. Başkalarını rahatsız etmeyeceksek imam hatipli, ilahiyatçı, dindar veya Müslüman olmamızın hiçbir önemi yoktur. İnsanlığa büyük sorular armağan etmek lazım. İnsanlığa büyük sorular armağan edebilecek yegâne sosyolojik kitle Müslümanlardır. Ve biz o büyük soruları sormamak için bin dereden su getiriyoruz. Büyük soruyu soralım: “Niçin mutlu değiliz?” Çünkü hayatımızda Allah yok. Bu soruyu böylece sorup bu cevabı böylece verebilecek dünyadaki tek sosyolojik kesim Müslümanlardır. Ama Müslümanlar bu büyük soruyu asla sormuyorlar. Kendilerinden ve kendi dar mahallelerinden başka hiçbir şeyle ilgilenmiyorlar. Bu çok üzücüdür. Bir umudumuz sizsiniz. Hem dini diyaneti bilip hem de insanların yaralarına merhem olma kabiliyeti geliştirebilirsek dünyayı değiştirme şansını elde edebiliriz. Dünyayı değiştirmek ile ilgili lütfen bir fikriniz olsun. Çünkü dünya, mutlak surette değiştirilmesi gereken bir yer. Dünyayı değiştirmenin ben farz-ı ayn olduğunu düşünüyorum, yani hepimizin üzerine tek tek farzdır. Ve dünyayı değiştirebilecekse bu saatten sonra ancak Müslümanlar değiştirecektir. Müslümanlar bu derin uykudan uyanabilirse değiştirecektir.” 

İkinci olarak söz alan Yazar Yusuf Genç ise şunları kaydetti:

“İslamî ilimlere dair çok derin vukufiyeti olan bir hoca bu günkü dünyada geçerli olan, yaygın olan, insanlara temas eden bazı kavram ve başlıkları hiç bilmiyor. Bir salondaki konuşmada bitcoinden bahsettiğimde salondakiler kıkırdadılar. Sonra amelde Hanefilik ve itikatta Maturidilik konusunu açtığımda salonda bir sessizlik oluştu. Bu iki fotoğraf bize şunu gösteriyor. Modern dünyada çok parçalı bir hayatın içindeyiz. Hepimizde ayrı uzaylar var. Ve hepimiz o uzaylarda yaşıyoruz. Ve hepimiz dünyanın, varlığın ve bütün anlamın o uzaydan ibaret olduğunu varsayıyoruz. Yani bir hoca profilini aldığımız zaman İslamî ilimler başlığını en kıymetli şeyler farz ediyorlar. Onun dışında kalan dünya öyle çok temas edilmeye değer bir dünya değil. Kimin alanı neyse o alanla ilgili bir dünyada yaşıyor. Ve bu gün tüm dünyanın ve özellikle İslam dünyasının en önemli sıkıntısı nedir diye sorduğumuz zaman, bu sorunun cevabını parçalanmış uzaylar meselesinde bulacağız. Her birimizin farklı bir uzayı var ve bir diğerinin uzayını küçümsüyoruz. En önemlisinin bizde olduğunu varsayarak. 

“Günümüz dünyasında anlamlı ve anlaşılır bir cümle kuracak olanlar Müslümanlar arasından çıkacaktır” 

Öncelikle bu yaşadığımız kaosu ve keşmekeşi aşmanın yolu budur. Diğer uzayı bütünüyle olmasa bile, diğer uzayın temel başlıklarını dikkate almak. Müslümanlar olarak 21. yüzyılda bir teklifimiz olmalı ya da bir insan topluluğu anlamlı ve anlaşılır bir cümle kuracaksa bu yalnızca ve yalnızca Müslümanlar arasından çıkacaktır. Bunun içinde dünyadaki parçalanmış tüm uzaylara değebilecek, o uzaylara temas edebilecek bir matematik geliştirmemiz gerekiyor. Bu da anlamakla mümkün olur. Anlamakla ilgili de çok uzun zamandır temel bir sorunumuz var. Ve bu sorunu ıskalıyoruz. Yüzyıllarca önce aşılmış, sonuca bağlanmış bir fıkhı tekrar tekrar gündem etme gibi bir problemimiz var. Bu, yorumlamayla ilgili değildir, ezberlemeyle ilgilidir. Bizim ıskaladığımız şey şu ki biz hala yorumu ezberliyoruz. Fakat aslında bilgiyi ezberleyip yoruma ulaşmamız gerekir.”
 

Editör: Mehmet Çalışkan