Kur’ân-ı Kerim mesajını çağları ve bölgeleri aşan evrensel ilkeleriyle kıyamete kadar insanlara ulaştırır. Bununla; insanları insanca duruşa(fıtrata), hidayete ve doğru yola yönlendirir.

Kur’ân Mekke döneminde katı bir putperestlik inancı ve kabileci, maddeci, hazcı bir ahlak ve hayat anlayışının hâkim olduğu dönemde nazil olmaya başladı. Bunun için bu dönemde nazil olan surelerde ağırlıklı olarak Allah’ın birlik, kudret, azamet ve lütufkârlığına, rahmetine, ihsanına ve amellerin karşılığı gibi ahiret hayatı meselelerine dair ayetlerle insanlarda rahmet, merhamet ve ferâgat duygularını geliştirmeyi, temel haklar bakımından insanlığın eşitliği ve adalet fikrine dayalı bir ahlak bilinci oluşturmayı hedefleyen ayetler geniş yer tutar. (Kur’ân-ı Kerîm’in temel muhtevası üzerine, Prof. Dr. Hasan Yılmaz)

Bu surelerde Tevhid ve Âhiret konularının yanında insanın kendi yaradılışından, üzerinde bulunduğu canlı ve cansız tabiattan, uçsuz bucaksız evrenden ontolojik, kozmolojik ve psikolojik deliller gösterilerek muhatabın akıllarını kullanarak bunlardan yararlanmaya çağrılır.

Kur'an-ı Kerim şahıslar yerine karekterler ve davranışlar üzerinden çağlar üstü mesajını verir. Örnek olarak "Kalem suresinin ilk ayetleri Mekke müşrikleri ve onların ileri gelenlerinden Velid b. Muğire yahut Ahnes b. Şerik hakkında nazil olmuştur." diyerek konuyu orada bırakamayız. Şayet böyle yaparsak Kur’an'ın evrensel ve ebedi mesajını ıskalamış oluruz.

Kur'an-ı Kerimin bu ayetleri, elbette rivayetlerde adı geçen şahıslarla sınırlı değildir. Bu ayetler, Kur'an’ın çağrısına karşı çıkan ve ona savaş açan herkese, her oluşuma, her güç odaklarına şamildir. Çünkü değinilen nitelikteki kişiler, oluşumlar ve güç odakları tarihin her döneminde karşılaşılabilecek tiplerdir. Ve söz konusu şahıslardaki bu inkar ahlak ve karekterinin, nesilden nesile tevarüs eden bir durum olduğunu Kur’an bize şöyle haber vermektedir: "Onlar bu [düşünce tarzı]nı birbirlerine miras olarak mı aktarmışlar? Hayır, onlar azgınca küstahlığa kapılmış bir topluluktur." (Zariyat 53)
   
Kalem suresinin 8-16. ayetlerinde bozuk karakter ve aşağılık şahsiyetlerin sıfatlarına dikkat çekilerek her devirde böyle kimselere, oluşum ve şebekelere karşı uyanık olunması, makamı, sıfatı, kariyeri, ekonomik gücü ne olursa olsun itaat edilmemesi emredilirken; Müminlere de bu öldürücü ahlaki virüslerden uzak durulması konusuna dikkat çekilmektedir.

Peki, bu bahsedilen şahısların zemmedilen ahlak ve karekteri nelerdi?

- HALLAF, çok yemin eden, kutsalı öne çıkaran ve insani değerleri sürekli istismar ederek işini yürüten, -MEHİN, aşağılık ve düşük karakterli, her değeri bir takım insani söylemlerin ardına saklanarak istismar eden,

- HEMMAZ Bİ NEMİM, Söz getirip götüren ve insanların arasını açan, toplumsal bağları bir bir yıkan, aileyi dağıtan koğucu, bozguncu,

- MENNAİN BİL-HAYR, Aklın beğendiği, fıtratın onayladığı, kamunun yararına olan, dinin yapılmasını istediği ve Allah’ın rızasını kazanmaya vesile kabul edilen her türlü güzel şeylere bizzat gücüyle engel olan, aleyhinde propaganda vasıtaları ile algı oluşturan,

- MU’TEDİN ESİM, Hakkına razı olmayan, hak ve haram yemekten sakınmayan, günah ve vebalden çekinmeyen, iyilik düşmanı ve her günahkar kişilikler, oluşum ve şebekeler.

O halde Ey Peygamber! ve onun izinde kıyamete kadar yürüyen mü’minler!  bu karakterde olan insanlara ve bu tiplerin organize ettiği yerel, ulusal ve küresel oluşum ve yapılara karşı uyanık olun, onları iyi tanıyın, yalanlarına kanmayın. Sırf sermaye, güç, kemiyet ve otorite sahibi diye sakın…