“Her türlü iyilik O"nun katındandır.”

(Al-i İmran, 3/26)

“İyilik güzel ahlaktır.

(Müslim, Birr, 14)

Tahiyyat, Salavat, Tayyibat Alemlerin Rabbine mahsustur. Bütün hamd ü senalar, bütün selamlar, bütün iyilikler yalnız Allah içindir. Salat ü selam ve Tahiyyat ü ikram, Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Mustafa (sav), ehl-i beyti ve ashabı içindir.

Lügatlerimize “birr” iman, ibadet ve ahlâka ilişkin bütün iyilikleri ifade eden bir terim olarak girmiştir. “Birr” kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de her türlü iyilik, ihsan, itaat, doğruluk, günahsızlık gibi manalarda kullanılmıştır. “Birr ve takva hususunda yardımlaşınız” (el-Maide 5/2) İmam Maturidi bu ayeti “birr, bütün hayırların en tam şekli, takva ise bütün şerlerin terkedilmesi ve bir daha yapılmamasıdır” şeklinde tarif etmiştir. (TDV İslam Ansiklopedisi, c,6, s,204-205, Birr md.)

“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran, 3/104)

Emir bi’l-ma‘ruf nehiy ani’lmünker görevinin yerine getirilmesi, her Müslümanın, toplum içindeki konumuna, maddi ve manevi gücüne göre katıldığı bir sorumluluktur ve “Yeryüzüne salih kulların hakim olması” (Enbiyâ 21/105) idealine hizmet etme sorumluluğudur. Hz. Peygamber bu görevin önemini ve kapsamını şu şekilde belirtir:

“Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülüğe engel olursunuz ve zalimin iki elini tutup onu hakka çevirir, doğruluğa zorlarsınız veya (bunu yapamazsanız) Allah, sizin iyilerinizin kalplerini de kötülerinkine benzetir ve daha önce İsrailoğulları’na olduğu gibi size de lanet eder” (Ebû Dâvûd, “Melahim”, 17)

Peygamberler insanın iyilik potansiyelini, şeytani güçler ise iyilikten yüz çevirme potansiyelini harekete geçirmeye çalışırlar. Peygamberimiz tarafından sadaka olarak nitelendirilen, insanlar arasında adaletle hüküm vermek, iyiliği tavsiye edip kötülükten alıkoymak, karşılaştığı kimseye selam vermek, eziyet veren bir engeli yoldan kaldırmak, ailesinin nafakasını temin etmek için çalışmak gibi davranışlar, hayatın çeşitli alanlarında ifa edilen birer ibadet ve iyilik olarak değerlendirilebilir. Bu minvalde kişinin anne babasına iyilik etmesi, bir garibanın gözünün yaşını silmesi, bir öksüzün ya da yetimin başını okşaması, bir öğrencinin masraflarını karşılaması, bir ihtiyara saygı göstermesi, bir hamileye otobüste yer vermesi de ibadettir.

“Allah"ım! Beni, iyilik yaptıkları zaman sevinç duyan, kötülük yaptıkları zaman da bağışlanma dileyen kullarından eyle.” (İbn Mace, Edep, 57)

Aynı şekilde bir insanın bilgilerini başkalarıyla paylaşması, yaptığı işi en güzel şekilde icra etmeye çalışması, kötü alışkanlıkların pençesinden gençleri kurtarmak için çaba sarf etmesi, bombalar altında can veren yavrular için bir şeyler yapmak adına koşuşturması ve insanlık adına hastalıklarla mücadele etmesi de ibadettir.

“İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız, zulmederlerse biz de zulmeo (Tirmizi, Birr, 63)

Bütün kötü ahlak özelliklerinden uzak durmaya çalışıp, ahlaki erdemler kazanmak için uğraşması, iyilik yapmak için fırsat kollaması, karşılaştığı mümin kardeşine tebessüm etmesi, çevresindekiler için zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı bir fert olmaya özen göstermesi ve bütün bunlar gibi sayılamayacak binlerce husus hep ibadettir ve hayatı ibadetle geçirmektir.

“İyilikle kötülük asla bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde iyilikle ortadan kaldır. O zaman göreceksin ki, seninle arasında husumet bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet, 41/34)

İyilik sadece maddi yardımlara indirgenecek kadar da dar kapsamlı değildir. İyiliğin bitmez tükenmez çeşitleri vardır. Bizi iki cihanda aziz kılacak, huzur ve mutluluğa ulaştıracak, bize Rabbimizin rızasını kazandıracak her türlü söz, tutum ve davranış iyiliktir. İyilik yalnıza arkadaş, yorguna dayanak, garibe sığınak, muhtaca imdat olmaktır, dünyayı yaşanılır kılmaktır. İyilik, ümmetin boynu bükük yetimlerinin başını şefkatle okşayabilmektir. Mazlumları sevindirmek, İslam coğrafyasının mülteci durumuna düşen muhacirlerine ensar olabilmektir. İyilik, ağır hayat yükünü omuzlamak zorunda kalan engelli kardeşlerimizin önündeki engelleri kaldırabilmektir.

“İyilik güzel ahlâktır. Kötülük ise içini huzursuz eden ve başkalarının bilmesini istemediğin şeydir.” (Müslim, Birr, 14)

Başı boş yaratılmayan insanın başta Allah olmak üzere, kendisine, ailesine, komşularına ve topluma karşı sorumlulukları vardır. Müslüman çok iyi bilmektedir ki, insanoğlu, birbirine yardımı ile hayatını devam ettirebilmekte ve her zaman ve mekanda birbirine muhtaç olmaktadır.

“Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini artırır. Sürekli kalan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem mükafat bakımından daha hayırlı, hem de akıbetçe daha iyidir.” (Meryem, 19/76), “Kim iyilik yaparak kendini Allah'a teslim ederse, şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur. İşlerin sonu ancak Allah'a varır.” (Lokman, 31/22),

İyilik yapmayı düşünmek, vesile olmak ve yapmak, her şeyden önce insan vicdanı ve şuurunun birbiriyle uyumlu olduğunun bir göstergesidir. Müslüman, hayırsever ve iyilikseverdir. Hayatta herkes bir şeylerin peşinde koşup durmakta, adeta başkalarıyla yarışmaktadır. Müslümana hayır ve iyilik yarışında olmak yaraşır. Çünkü en büyük ödül ve mükafat bu yarıştadır.

“Hayır işlerinde yarışın!” (Bakara, 2/148)

“… İyilik ve takva hususunda yardımlaşın, günah ve haksızlık yolunda yardımlaşmayın…” (Maide, 5/2) “Bunlar Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler, kötülükten menederler ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar iyi kimselerdendir.” (Âl-i İmran, 3/114)

Allah’ın rızasını, mağfiretini ve bağışını kazanmak büyük, en büyük başarıdır. Genişliği, yerle gökler arası kadar olan cennete ulaşmak ise, büyük kurtuluştur. Bu da iyilik ve hayırseverlikte yarışmakla elde edilebilir. “Rabbinizin mağfiretine ve takva sahipleri için hazırlanmış olan göklerle yer genişliğindeki cennete koşun!” (Âl-i İmrân,3/133), “İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir” (Rahman, 55/60), "Kim iyilikle, (ilahi huzura) gelirse, ona daha iyisi verilir. Ve onlar o gün korkudan emin kalırlar." (Neml, 27/89),

"Eğer Allah'ı, Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükafat hazırlamıştır." (Ahzâb, 33/29)

İnsanlık için iyilik yarışı, en büyük yarıştır. Bu yarış cennetle sonuçlanır. İyilik yapmayı, faydalı iş görmeyi nefis ve şeytan istemez, bu onlara çok ağır gelir. Onun için de bu tür işlerin daima tehir edilmesini isterler. Oysa gelecek günlerin neler getireceği hiç belli olmaz. Aşık Paşa’nın dediği gibi, “Zaman, insandır... İnsan iyi ise zaman da iyidir; insan kötü ise zaman da kötüdür...” Durum kötüleşmeden, Müslümanlar güzel işler yapmakta birbirleriyle yarışmalıdır. Kötüler ve kötülükler, ancak iyiler ve iyilikleri çoğaltmak ve desteklemek suretiyle önlenebilir.

“Güçlü-kuvvetliyken, sıhhatin yerindeyken, cimriliğin üzerinde, fakir düşmekten endişe etmekteyken, daha büyük zengin olmayı düşlerken verdiğin sadakanın sevabı daha büyüktür. (Bu işi) can boğaza gelip de “falana şu kadar”, “filana bu kadar” demeye bırakma. Zaten o mal varislerden şunun veya bunun olmuştur.” (Buhari, Zekât 11, Vasaya 17), “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.” (Al-i İmran, 3/134)

Birtakım nefsani duygu ve düşünceler, sosyal ve iktisadi beklentiler, endişeler ve umutlar insanın iyilik yapmasını etkiler. Peygamber Efendimiz, işte bütün bu duyguların canlı ve diri olduğu sırada yapılan iyiliğin “en üstün sadaka” olduğunu belirtmektedir. İyilik yapmayı hayatın son demlerine bırakmanın doğru olmadığına dikkat çekmektedir. “Sadaka ve iyiliklerin önündeki en büyük engel, “fakir düşme endişesidir.” Onu da insana telkin eden şeytandır.” (Bakara, 2/268), “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!” (Bakara, 2/201)