Arnavutköy Müftülüğü Konferans Salonu’nda düzenlenen buluşmaya İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, il müftü yardımcıları, ilçe müftüleri ve din görevlileri katıldı.

Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda din görevlilerine hitap eden Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, herkese anladığı usul ve üslup ile hitap etmenin önemine değinerek: “Din görevlisi, hitabetin inceliklerinden yararlanarak insanlarda heyecan uyandırmaya çalışır. Herkese anlayacağı dille hitap etmek nebevî bir usuldür. Nitekim Allah Rasûlü; 'İnsanlara akılları ölçüsünce konuşun.'  buyurur.” dedi.

Prof. Dr. Yılmaz şöyle devam etti:

“Gönül ehli olan din görevlisi hedef kitleye ulaşırken gönülden konuşan ve insanlarla sessizce anlaşandır. Sükût, ruhlar arasındaki sessizce konuşup anlaşmayı ifade eder. Çünkü iletişim sürecinde erbâb-ı kal (söz ehli) lüzumsuz lâflar edebilir ama erbâb-ı hâl (öz ehli) ise kelimesiz, sessiz konuşur. Susmakla insanların sözleri daha tesirli olur. Dilsiz, dudaksız, beden ve gönül diliyle konuşmakla duygularımızı daha iyi ifade edebiliriz. İnsanî ilişkilerde bazen hal lisanı ile konuşmak ve beden dilini kullanmak, konuşmanın etkisini artırır. ‘Kalpten kalbe yol vardır.’ sözü, gönüller arası konuşmanın bir ifadesidir. Gönülden gönüle bir yol vardır. O gönül dilini bulmak gerekiyor. Gönül dili yüzünüzdeki tebessüm, ona duyduğunuz sevgiyi izhar ettiğiniz halinizdir. Dolayısıyla o hal dilinin insanı etkilediği muhakkaktır. Hz. Mevlânâ 'Lisan-ı hal, lisan-ı kal’den müesserdir.' der.' Yine Mevlânâ’ya göre sükût, ruhlar arasında bir konuşma ve anlaşma ifadesidir. Susmakla sözümüz daha tesirli olur. Dilsiz dudaksız konuşmalarla duygularımızı daha açık anlatabiliriz. Eşrefoğlu da şöyle der: ‘Dil dudak deprenmeden sözden anlayan gelsin.”

Din görevlilerine cemaatin gönlüne hitap etmelerini tavsiye eden Müftü Yılmaz: “Din görevlisi din hizmeti için gerekli zamanlama, sevgi ve güven ortamını hazırladıktan sonra, cemaatinin gönlüne ulaşma derdine düşer. Bu merhalede din görevlisinin yapması gereken; konuyu açık ve berrak bir dille takdim etmektir, konuşma sırasında tasannu (yapmacık) tavra kaçmadan meseleyi anlatmaktır, kısa ve özlü cümleler kullanmaktır, konuşmayı şiir ve özlü sözlerle süslemek, Kur’an üslubunda olduğu gibi yer yer kıssa ve örnekler nakletmektir.” dedi.

Editör: Mehmet Çalışkan