İslâm tarihinde dönüm noktalarından biri, Hazreti Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicret etmesidir. Hazreti Peygamber’in (s.a.s.) mescidiyle kabrinin bulunduğu İslâm’da iki harem bölgesinden birisi olan Medine, bugünlerde Mekke’de hac farizasını yerine getirmek için görevlerini tamamlayan Müslümanları ağırlıyor.

Binlerce Müslümanın ziyaret ettiği hicret yurdu Medine’de, Diyanet Akademisi Hizmet İçi Eğitim ve Rehberlik Daire Başkanı Osman Alpaslan’la, Mescid-i Nebevi ve Suffe’yi konuştuk.

Mescid-i Nebevi'nin bahçesinde Diyanet Haber'e konuşan Alpaslan, hac ibadetinin tüm menasikiyle insanın kendi iç dünyasına, İslam tarihine, Hazreti Peygamberin aziz hatıralarına bir yolculuk olduğunu ifade ederek, “Bu yolculukla ifa edilen hac ve umre ibadetinin insana yeni bir sayfa açacak, yeni bir ömür kazandıracak büyük bir mektebe dönüştüğünü söyleyebiliriz.” dedi.

Alpaslan, bir mektep haline gelen haccın en önemli derslerinden birisinin, İslam medeniyetinin değerlerini, iz ve işaretlerini keşfetmek ve fark etmek olduğunu belirterek, “İlk emri “Oku!” olan dinimiz İslam, bir ilim ve hikmet medeniyetidir. Bilgi ve hikmet İslam medeniyetinin kurucu değerleridir. Söz konusu değerlere dayalı sosyal hayatın inşasında cami ve mescitler başat rol üstlenmiştir. Ve İslam tüm güzelliği ile bu eksende Asr-ı Saadet tadında yaşanmıştır.” diye konuştu.

Hazreti Peygamber’in Medine’ye hicretinin ardından ilk olarak Mescid-i Nebevî’yi inşa ettiğini hatırlatan Alpaslan, “Mescid-i Nebevinin sosyal hayatın merkezinde yer aldığını görüyoruz. Mescit, sadece namazgâh değil, hayatla iç içedir. Dini, ilmi, idari birçok işlev görmektedir.” ifadelerini kullandı.

"Suffe aynı zamanda bir eğitim kurumuydu"

Alpaslan, Mescid-i Nebevinin ürettiği değer ve katkıların önemli bir boyutunu Mescid-i Nebevinin içinde yer alan Suffe’nin oluşturduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

“Kelime olarak gölgelik, evin giriş kısmı anlamına gelen Suffe, önce mescidin güney kısmındaydı. Kıblenin değişmesi ile birlikte kuzey kısma alınmıştır. Suffe’de, çoğunluğu muhacirlerden oluşan kimsesiz, Medine’de evi olmayan fakir sahabeler kalıyorlardı. Suffe aynı zamanda bir eğitim kurumuydu.

Ashâb-ı Suffenin ihtiyaçları bizzat Resûl-i Ekrem ve zengin sahabeler tarafından karşılanırdı. Peygamber Efendimiz (s.a.s) kendisine getirilen sadakaların tamamını Suffe ehline gönderir, hediyeleri ise onlarla paylaşırdı. Ayrıca Medine’ye gelen heyetler de ilk zamanlarda genellikle Suffe’de ağırlanırdı.”

"Hazreti Peygamber Ashâb-ı Suffe’nin eğitim ve öğretim işleriyle bizzat ilgileniyordu"

Abdullah b.Mesud, Abdullah b. Ömer, Ebu Hureyre, Mus’ab b. Umeyr, Bilali Habeşi, Ebu Said el-Hudrü Ukbe b Amir gibi isimlerin Ashab-ı Suffeden bazıları olduğunu dile getiren Alpaslan, “Hazreti Peygamber (s.a.s) Ashâb-ı Suffe’nin eğitim ve öğretim işleriyle bizzat ilgileniyordu. Onlara yazı yazmayı ve Kur’an okumayı öğretmek üzere eğitimci tayin etmişti. Ashab-ı Suffe zamanlarının çoğunu Peygamber Efendimizle birlikte geçiriyorlardı. Kur’an tilâveti, ilimle meşgul oluyorlardı. Dini konularla ilgili anlamadıkları hususları Allah Resulüne soruyorlardı. İslâm’ın esaslarını bizzat Resulullah’tan öğreniyorlardı. Hazreti Peygamber’e sordukları sorularla birçok meselenin anlaşılmasına vesile oluyorlardı.” şeklinde konuştu.

 Alpaslan, Ashab-ı Suffe’nin Hazreti Peygamberden işittiklerini diğer sahabelere aktardıklarını böylece ilmin yayılmasına önemli katkıda bulunduklarına işaret ederek, “ “Hadislerdeki birçok sened silsilesinin birinci halkasını Ashab-ı Suffeden isimler oluşturuyordu. En çok hadis rivayet eden Ebu Hureyre bunun en güzel örneğidir. Allah Resulünden çok sayıda hadis rivayet emesini açıklarken, muhacirler ticaretle, ensar da malları ve mülkleriyle meşgulken Suffe ehlinden biri olarak Resûlullah’ın yanından ayrılmadığını, diğer sahabelerin bulunmadığı meclislere katılıp onların duymadığı hadisleri duyup ezberlediğini söylemiştir.” ifadelerini kullandı.

"Bi’rimaûne olayında şehit edilen 70 sahabi Suffe’de yetişmişti"

Ashab-ı Suffe’nin ilmi, idari, askeri birçok görev üstlendiğinin altını çizen Alpaslan, “İslamı öğrenmek üzere gelen talepler Suffe’den karşılanıyordu. İslam’ı tebliğ için ihtiyaç duyulan yerlere Ashab-ı Suffe’den sahabeler gönderiliyordu. İslam tarihinde yaşanmış en üzücü olaylardan biri olan Bi’rimaûne olayında şehit edilen 70 sahabi Suffe’de yetişmiş, Kur’an’ı iyi bilen “kurrâ” sahabelerdi.  Söz konusu isimler, gelen talep üzerine İslam’ı anlatmak üzere Allah Resulü tarafından gönderilmişti.” diye konuştu.

"Suffe’den ilham alan Müslümanlar her dönemde din eğitimi ile ilgili kurumlar ortaya çıkarmışlardır"

Alpaslan, Suffe’nin hadis, tefsir, fıkıh gibi İslami ilimlerin gelişmesine doğrudan etki ettiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:

“Mescid-i Nebevi bünyesindeki Suffe uygulamasından ilham alan Müslümanlar her dönemde din eğitimi ile ilgili kurumlar ortaya çıkarmışlardır. Darul kurrâlar, darul huffazlar, darul hadisler, medreseler bu gayretin örnekleridir. Başkanlığımızın 4-6 yaştan, ihtiyaç odaklıya, cami dersleri ve camilerde Kur’an öğretiminden hafızlık eğitimine her yaş grubuna yönelik yaygın din eğitimi veren Kur’an kurslarımız aynı anlayışın günümüze yansımalarıdır.”

Camilerin Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’nin şubeleri mesabesinde olduğunu dile getiren Alpaslan, “Camiler ibadet, irşat, din eğitimi, birey ve topluma yönelik manevi rehberlik hizmetleri açısından merkezi role sahiptir. Mescid-i Nebevinin bünyesinde Allah Resulü tarafından oluşturulan ve onun (sas) rehberliğinde bir eğitim kurumu olarak faaliyet gösteren Suffe, kuşatıcı, sağlam ve sağlıklı bir zemin olan camilerde yürütülen din eğitimi ve dini rehberlik hizmetlerinin önemini ortaya koymaktadır.”

Editör: Mehmet Çalışkan