CANLI YAYIN

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın Konuşması

Bizleri en güzel şekilde yaratan, Kur’an-ı Kerim ile hidayete sevk eden, bizlere sayısız nimetlerle lütufta bulunan, yüce dinimiz İslam’a ve aziz milletimize hizmet etme şerefini bizlere nasip eden Yüce Rabbimize sonsuz hamd-ü senâlar olsun!

Allah’ın bütün kutlu elçilerine ve bize son Kitabı getiren, onu hikmetle beyan eden ve yaşanmış bir hayata dönüştüren, bir mescidin etrafında güzide bir nesil yetiştiren Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) Efendimize salât ve selam olsun.

Tarihten günümüze, hayatını İslam’a ve insanlığa hizmete adayan, mihraplardan, minberlerden, minarelerden hakkın ve hakikatin sesini yükselten, Allah’ın kitabını ve güzel ahlakı öğreten herkese selam olsun. Ahirete irtihal edenlere rahmet olsun.

Bu sene “Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı; ömürlerini başkalarının iyiliği, yeryüzünün imar ve ıslahı için adayan gönül erlerini, güzel ahlakın önderlerini, insanlığın yıldız şahsiyetlerini daha yakından tanımaya ve anlamaya vesile kılmayı hedefledik. Zira bencillikle bütünleşen bireyselliğin, hayatı büsbütün kuşatarak insanlığı yalnızlık ve bunalımlara mahkûm ettiği bir zamanda, huzuru başkalarının huzurunda bulan insanları hatırlamanın bir vefa olduğu kadar, hayatın yeniden inşasında önemli bir imkân olduğunu düşünüyoruz. 

Kardeşlerim
Ahsen-i takvim ve eşref-i mahlûkat olarak yaratılan insan, saygın ve üstün vasıflarla donatılmakla birlikte, aynı zamanda çeşitli zaaflarla da yüklü bir varlıktır. Dolayısıyla, insanı en iyi bilen Allah, onun yeryüzünde hakikatin izinde huzurlu bir hayat yaşaması ve ahirette kazananlardan olması için hidayet rehberi olarak vahiy göndermiştir.

Bu meyanda, Allah’ın yeryüzüne gönderdiği bütün vahiylerin ortak adı olan İslam; hayata hakikat penceresinden bakmayı öğreterek inanç, bilgi ve ahlakla bezenmiş bir hayatı tesis eden ve insanlığa ebedi kurtuluşu gösteren ilahi bir nizamdır. Vahyin hayatla buluşmasının en önemli merkezlerinden biri hepinizin malumu camiler/mescitlerdir. 

İnsanlık tarihinin başlangıcına dair Kur’an’ın bize hatırlattığı unsurlardan biri de Mekke’de inşa edilen Kâbe’dir. İlk mescit. Böylece Kâbe’nin birer şubesi olan cami ve mescitler, İslam toplumlarının kimliği haline gelmiş, düşüncenin, hayatın ve medeniyetin merkezi olmuştur. 

Medine’de İslam toplumu Mescid-i nebinin etrafında şekillenmiştir. Mescid-i nebi ihtiyaçların karşılandığı, sorunların çözüme kavuşturulduğu, kimsesizlerin himaye edildiği sosyal bir yaşam merkezi; edep, adap, ilim ve irfanın bilgi ve hikmetin aşılandığı bir mektep olarak hizmet vermiştir. 

Böylece asırlar boyunca camiler tevhidin, birliğin, dirliğin, sevginin, paylaşmanın, yardımlaşmanın, merhametin, şefkatin sembolü olmuştur. 

Minberi ve kürsüsüyle, üstün insanlık nizamının öğretildiği, ilim ve ahlak, marifet ve hikmet derslerinin verildiği ilim merkezleri haline gelmiştir. 

Değerli Kardeşlerim 

Allah’ın insanlara en büyük lütuflarından biri de, onlara sorumluluğunu hatırlatan ve yüklendiği iyilik, hakikat ve kulluk emanetini taşımada rehberlik eden peygamberler göndermesidir. 

İlk insan ile başlayan ve efendimiz Hz. Muhammed Mustafa ile sona eren süreçte bütün peygamberler tevhidin bilinmesi, güzel ahlakın yaşanması ve adaletin tesis edilmesi için çaba göstermişlerdir. Böylelikle onlar, vahyin kılavuzluğunda, hidayet ve iyilik uğruna gösterdikleri mücadele, sabır ve fedakârlıkla insanlığın öncüsü, önderi ve rehberi olmuşlardır. 

Bu manada ömürlerini din hizmetine adayan ve başkalarının iyiliği için kendini feda eden en kutlu insanlar peygamberlerdir.  

Bu noktada Kur’anı Kerim şu ayeti kerimesiyle bu hususu en güzel şekilde ortaya koymaktadır.
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يراًۜ ﴿٢١﴾ 
“Andolsun, Allah’ın Resülünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır” şeklinde tebcil ettiği Rasul-i ekrem (s.a.s.), bütün peygamberlerin tebliğinde yer alan ortak hakikatleri kıyamete kadar baki kalacak şekilde yeryüzüne beyan etmiş, bir mescitten güzide bir nesil yetiştirmiş ve bir medeniyet inşa etmiştir.

Zira o, cehalet ve zulmün hâkim olduğu, merhamet, erdem ve hikmetin kaybolduğu, güçlünün zayıfı ezdiği bir topluluğu; ilmin, adaletin ve şefkatin aydınlığında asr-ı saadete dönüştürmüştür.

Bu bağlamda kadim kültürümüzde “hademe-i hayrât” olarak karşılık bulan, yeryüzünde bütün iyi ve hayırlı işlere öncülük ederek zaman ve mekânı aşan bir anlayışı kuşanan gönül doktorlarının numune-i imtisalinin sevgili peygamberimiz (s.a.s) olduğu açık bir hakikattir.

Bu şuur ve ideal ile, إِنَّ الْعُلَمَاءَ وَرَثَةُ الأَنْبِيَاءِ âlimler peygamberlerin varisleridirler bilinciyle, 
خير الناس أنفعهم للناس insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır düsturuyla, asr-ı saadetten günümüze nice örnek ve önder şahsiyetler yaşamış ve onların fedakarlıklarıyla İslam’ın hayat veren ilkeleri yeryüzüne güzellik katmıştır. 

Özellikle dünyanın, her alanda büyük değişim ve dönüşümlere maruz kaldığı, İslam coğrafyasının ciddi savrulmalar yaşadığı son asırlar boyunca ömrünü, İslam’a, Kur’an’a ve insanlığa hizmete adayan, bir milletin inancı, medeniyeti ve kökleriyle buluşması sevdasıyla yaşayan ve en zor şartlarda dahi bu idealden vazgeçmeyen yakın dönemin örnek şahsiyetlerini tanımak, tanıtmak ve onların ideallerini yaşatmak bizler için bir vefa ve sorumluluk olduğu kadar aynı zamanda, daha iyi bir geleceğin inşasında önemli bir imkân ve motivasyondur. 

Diğer yandan örnek insanlarını, gerçek kahramanlarını, büyük âlimlerini nesillerine tanıtmayanlar, çocuklarını başkalarının hikâyelerine meftun olmaya mahkûm ederler. Kabul edelim ki bugün başta gençler olmak üzere dünya insanının en büyük talihsizliği model insan olmanın ölçüsünü de, model insanlarını da kaybetmiş olmasıdır. 

Bizler kahramanlığın ölçüsünü başkalarının iyiliği için çalışmak, hak-hukuk ve merhamet adına mücadele etmek olarak belirleyen, yiğitliğin ölçüsünü erdem ve faziletlerle değerlendiren bir inancın, ahlakın ve medeniyetin mensuplarıyız.  Bunun için nesillerimizi medeniyetimizin büyük insanları, tarihimizin ahlak, fedakârlık ve iyilik abideleri ile tanıştırmak zorundayız. 

Kardeşlerim

Biliyoruz ki kulluk sorumluluğu ile peygamber mirasına varis olanlar, peygamberlerin sıfatlarına da sahip olmalılar. İman bilinci ile ömrünü din hizmetine adayanlar öncelikle bilgi ve güzel ahlak ile donanmalıdır. 
فَاسْتَبِقُواْ الْخَيْرَاتِ  yani “hayırda yarışın” emri ilahisini ilke edinip insanlığın huzur ve refahı, yeryüzünün imar ve ıslahı için koşturmalıdır. 
يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ   yani onlar iyiliği emreden kötülüğü nehyeder ayetini hayata düstur yapıp iyiliğin yaygınlaşması, kötülüğün def’i için çaba göstermelidir. 
فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ  kardeşlerimizin arasını düzeltiniz ayetini şiar edinip sevginin kökleşmesi ve kardeşliğin filizlenmesi için gayret etmelidir.  

Bu kutlu idealin olmazsa olmazlarından biri ise ihlas ve samimiyettir. 

Yapılan her hizmetin Allah katında karşılığı, samimiyete göre belirlenecektir. Efendimiz (s.a.s) dinin samimiyet olduğunu bize bildirmiştir.

Kardeşlerim, nebevî bir görevi ifa etme nimetine sahip olanların dikkat etmeleri gereken en önemli husus, sözün en doğrusunu söylemek ve ahlakın en güzelini yaşamaktır. 

Elbette İslam ve insanlık yolunda çalışmanın ve iyilik gayesi ile hizmet etmenin zorlukları da olacaktır. Hademe-i hayrat olmaya gönül vererek ümmetin ve insanlığın geleceğine rehberlik etmeyi gaye edinenlere düşen sabır ve azimle, inançla hizmetlerine devam etmektir. 

Diğer taraftan bu ulvî sorumluluk,  çağın ihtiyaç ve beklentilerine göre hizmet üreterek doğru bilgiyle rehberlik etmek, hikmetli sözle hakka çağırmak, ahlaklı davranışla örnek olmak gibi büyük ama mukaddes bir yükü yüklenmek demektir. 

Zira dinin fert ve toplum hayatında makes bulmasında, bireysel, toplumsal ve evrensel düzeyde, bugünün ve yarının hak-hakikat, adalet ve merhamet ekseninde inşa edilmesinde, en önemli etkenlerden birisi, sorumluluk bilinciyle, ilim ve irfan donanımıyla, gayret ve hizmet şuuruyla, ahlak ve faziletiyle, yaşadıkları çağa rehberlik eden öncü şahsiyetlerdir. 

Bu çerçevede, kendini sözü edilen asil hayatın inşasına ve soylu gayenin ihyasına adayan önemli kadrolardan biri de, geçmişten günümüze, görevlerini ulvi bir heyecanla ve ibadet bilinciyle yerine getiren din görevlilerimizdir, hocalarımızdır. Zira asli sorumluluğu itibariyle din görevlisi hocalarımız, birtakım dinî görevlerin ötesinde, yüklendiği ulvi vazifenin gereği olarak, bütün dinî değerlerin bilinmesi, erdemlerin yaşanması, güzelliklerin paylaşılması, bilgi ve ahlak merkezli bir dindarlığın benimsenmesi için çalışmayı hayatın gayesi edinmektedirler. 

İşte hocalarımız, yaşadığı çağın şahidi olarak, müjdeleyen bir metot ve ikna edici bir ikaz ile insanlığa rehberlik etmek sorumluluğunu gönüllü olarak yüklenen muhabbet ve iyilik elçileridir. 

Bugün gelinen noktada hademe-i hayrat bilinciyle, aziz milletimizin dinî ve manevi hayatına hizmet eden, hal ve istikbale dönük çalışmalarıyla geleceğimizin inşasına katkı sunan kadrolarımızın varlığını ve onlara milletimizin teveccühünü görmek, Allah’a şükrü, gönül erlerine şükranı mucip bir husustur. 

Bu vesileyle, 

Minberlerden müminlere önderlik eden imam-hatiplerimize, hakkın sedasıyla gök kubbeyi mamur eden müezzinlerimize, kürsülerden hakikatin sesini yükselten vaizlerimize, zihinleri, gönülleri ve hayatları Kur’anı kerim ile buluşturan Kur’an kursu öğreticilerimize, şehirlerin manevi mihmandarı, mimarları müftülerimize ve milletimize hizmet etmeyi en büyük paye sayan bütün teşkilat mensuplarımıza, fedakâr hocalarımıza tekrar teşekkür ediyor, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nı tebrik ediyorum. 

Ahirete irtihal eden hademe-i hayrâta Yüce Allah’tan rahmet diliyor; hayatta olanlara sıhhat ve afiyet içerisinde daha nice hizmetler nasip etmesini niyaz ediyorum. Allah hepinizden razı olsun, haftanız mübarek olsun.

Editör: Mehmet Çalışkan