Avrupa ülkelerinde farklı üniversitelerde lisans ve lisansüstü öğrenim gören, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) öğrenci evlerinde barınan, lisans ve lisansüstü çalışmalar yapan ve Uluslararası İlahiyat Programı (UİP) mezunu olup lisansüstü çalışmalar yapan öğrenciler, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Türkiye Diyanet Vakfı iş birliğinde gerçekleştirilen “Uluslararası Öğrenciler Türkiye Akademi ve Kültür Programı” kapsamında bir araya geldi.

Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programda konuşan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Selim Argun, yaşadıkları ülkelerden Türkiye’ye gelerek Türkiye’deki ilahiyat fakültelerinin eğitim ve öğretim tedrisatından geçen sayıları yüzlerle ifade edilen donanımlı eğitim neferlerini Ankara’da misafir etmekten dolayı mutlu olduklarını söyledi.

Program kapsamında Türkiye’de bulunan öğrencilerin, Türkiye’de Diyanet ve ilahiyat camiasındaki öğrenci ve mezun arkadaşlar arasında en donanımlı olan ekip olarak görüldüğünü belirten Argun, bu ekipten beklentinin büyük olduğunu ifade etti.

İnsanlığın, güçlü orduların, toprak fetihlerinin çok anlamlı olmadığı bir zaman diliminden geçtiğine işaret eden Argun, “Bir ülkeye nüfuz etmek, bir ülkenin yönetimini, eğitim sistemini değiştirmek için artık o ülkeyi işgal ve ilhak etmenize gerek yok. Bu iş artık modern teknoloji ve kitle iletişim araçlarının farklı mekanizmalarıyla yapılıyor. Dolayısıyla zaman farklı, meydan okumalar farklı.” diye konuştu.

Güney Kore’nin 1960-70’li yıllarda dünya fakirlik endeksi sıralamasında son derece aşağılarda olan bir ülke iken 20-30 yıl içinde dünyanın en büyük teknoloji ve otomotiv endüstrisi devlerinden birisi haline geldiğine dikkati çeken Argun, şöyle devam etti:

“Güney Kore ile Türkiye arasında çeşitli benzerlikler var. Onların da bizim gibi doğalgazı, petrolü yok. En büyük kaynakları beşeri sermaye, genç nüfus ve tabi ki eğitim. Bu genç nüfusu 20 yıl gibi kısa bir zaman içinde çok özel bir eğitimden geçirmek suretiyle katma değeri yüksek ürünler üreten bir ülke haline geldiler. Aslında Güney Kore’nin kalkınmasına, ekonomisine bakmadan önce Güney Kore’yi Güney Kore yapan eğitim reformuna bakmak gerek. Bizim bu küresel rekabette ayakta kalabilmemiz için Güney Kore örneğinden alacağımız çok şeyler var. Bizlerin de bu çalışma kültürünü en başta kendimize ve gençlerimize yerleştirmemiz gerekir.”

Günümüzde imtihanların, zorlukların, meydan okumaların farklılaştığını, 1990’lı yılların Türkiye’sinin, Avrupa’sının olmadığını vurgulayan Argun, önümüzdeki dönemde güçlü eğitim faaliyetinde bulunmak için güçlü kaynaklara sahip olunması gerektiğini söyledi.

“Yaşadığınız ülkelerde, bölgelerde, güçlü sürdürülebilir vakıflar kurmak sizin vazifenizdir. Bu bir vebaldir.” diyen Argun, Avrupa’da, Amerika’da, Kanada’da, Avustralya’da hizmetlerin kalıcı olması, İslam’ın gür sesinin o coğrafyalarda yankılanabilmesi için ayakları yere basan, kendi kendine yetebilen, el açmayan, yardım toplamayan güçlü ekonomik duruma sahip vakıflar kurulması gerektiğini ifade etti.

“En önemli sorunlardan birisi duygusuz gençlik sendromu”

Artık gençlerin ve çocukların bilgi kaynağının kontrol edilemediği bir çağda yaşandığını belirten Argun, şunları kaydetti:

“Burada bulunanların çocuklarının birçoğunun çalışacağı meslekler icat dahi edilmedi. Uzmanlara göre, şuanda genç nüfusun çocuklarının yüzde 60 oranında çalışacağı meslekler henüz icat edilmedi. Bizler, hem kendimiz hem bizden sonra gelecek nesilleri iyi yetiştirmemiz gerekir. Dünyayı hep iyi yetişen insanlar değiştirmiştir. Bunu unutmayın. Öğrencilerinize ümmet hakkında global farkındalık ruhu kazandırmanız gerekiyor. Bu zamanın en önemli meydan okumalarının birisi de duygusuz gençlik sendromudur. Artık insanların sosyal medya çukurlarında vakit geçirdiği, dünyadan izole edildiği kimsenin derdiyle dertlenmediği bir dönemde, sizler ilahiyat fakültesi mezunu idealist insanlar olarak aman ha gençlerimize ümmetin dertleriyle dertlenme ruhunu verin.”

Öğrencilerin her birinin medeniyetimizin yürüyen öznesi haline getirilmesinin önem arzettiğine değinen Argun, “Dinimizi, kültürümüzü, güzel sanatlarımızı her anlamda İslam’ı o topraklarda en güzel şekilde temsil edecek olan alanlarda çocukların yetiştirmemiz gerekiyor. Bununla birlikte bu küresel dünyada rekabet edebilmemiz için onları iyi bir meslek sahibi kılmamız gerekiyor. Küresel rekabet küresel donanım gerektiriyor.” dedi.

Editör: Mehmet Çalışkan