5. Haram Kılınan Faizin Tüketim Faizi Olduğu, Üretim Faizininse Caiz Olduğu

Bu yazımızda ele alacağımız görüş sahiplerinin iddiası şu şekildedir;

Faizin haram kılınmasındaki temel illet düşük gelirlilerin sömürülmesidir. Bu ise tüketim faizinde bulunmaktadır. Zira tüketim faizinde paraya ihtiyacı olan kişi düşük gelirli olup bu parayı zengin birisinden temin etmektedir. Zengin kişi ise bu parayı faiz karşılığında vermekte ve düşük gelirliyi sömürmektedir. Halbuki günümüzde uygulanan faiz üretime yöneliktir. Üretim faizinde ise sistem tersine işlemektedir. Bankalara para yatıranlar (yani borç verenler) genellikle düşük gelirli olanlar iken borç alanlar ise büyük şirketlerdir. Bu şirketler yatırım için kredi çekmekte, ödedikleri faiz fakirlere aktarılmaktadır. Dolayısıyla şekilden ziyade maksat (maslahat) ön planda tutularak faize cevaz verilmelidir.

Bu görüşe çeşitli açılardan cevap verilebilir;

  1. Bu görüş sahipleri, faiz ayetlerinin indiği ortamda borç işlemlerinin sadece tüketim amaçlı yapıldığını söylerken sanayi çağındaki üretim ile karşılaştırma yapmaktadırlar. Halbuki meseleyi buraya sıkıştırmak ve tüketime karşı sadece sanayi üretimini kıstas yapmak doğru bir yaklaşım değildir. Sanayi üretimi ticari hayatın sadece bir kısmını teşkil etmektedir. Kur’an’ın indiği dönemde ticari faaliyetler oldukça yüksek düzeydeydi. Kureyş kabilesi Şam ile Yemen arasındaki konumda olan Mekke’de ikamet etmekte ve Bizans ile Pars imparatorlukları arasında ticari faaliyetlerini yapmaktaydı. Nitekim Kureyş suresi bu faaliyete vurgu yapmaktadır. Dolayısıyla o günün şartlarına göre ciddi bir ticari faaliyet bulunmakta ve bundan büyük kazançlar elde edilmekteydi. Nitekim Kureyşlilerin hac için gelenleri parasız bir şekilde ağırladığı ve yeme içme gibi işlemleri üzerlerine aldıkları düşünüldüğünde bu durum daha iyi anlaşılacaktır. Böyle bir ortamda ticari faaliyetler için sermayeye ihtiyacı olanların borç yöntemine de başvurmaları kaçınılmazdır. Şayet sadece tüketime yönelik faizin haram kılınması söz konusu olsaydı ayetlerde veya hadislerde buna yönelik bir vurgu olur ve sahabe uygulamasında buna rastlanırdı. Ancak bu noktada bize ulaşan bir bilgi söz konusu değildir.
  2. Bu iddianın bankacılık uygulamasında net bir karşılığı da bulunmamaktadır. Yani vakıayla uyuşan bir durum söz konusu değildir. Zira buraya para yatıranların tamamının düşük gelirli, kredi çekenlerin tamamının ise zengin kişiler olduğu iddiası doğru değildir. Bankalara her seviyeden kişi para yatırmakta ve/veya kredi çekmektedir. Yine kredilere bakıldığında üretim için çekilen kredi olduğu gibi tüketici kredileri de ciddi bir yekün oluşturduğu görülmektedir.
  3. Bu iki husus doğru kabul edilse bile, bugünkü sistemin işleyişinde en çok mağdur olan yine düşük gelirli kesimidir. Kredi çeken büyük şirketler, aldıkları kredilerle büyük kârlar elde ederken buna karşılık ödedikleri faizler düşük kalmaktadır. Böylece aradaki uçurum daha da büyümektedir. Ayrıca faizin bir kısmını da bankalar almakta ve herhangi bir üretim yapmadan büyük kârlar elde etmektedirler. Bankaların çokça kredi vererek kaydi para oluşturmaları ve bunun topluma yüklediği maliyete daha önce kısaca değinilmişti. Dolayısıyla bugünkü çarpık yapı sebebiyle ortaya çıkan ekonomik krizlerin maliyeti düşük gelirlilere yansımakta ve aldıkları faizi buharlaştırmaktadır. Bu sebeple konuya genel açıdan yaklaşılmalı, bazı küçük menfaatler sebebiyle daha büyük zararlara yol açılmamalıdır.
  4. Konuya bu şekilde yaklaşanlar fıkıhtaki “maslahat” prensibine tutunmaktadırlar. Yani Müslümanların faydasına olduğunu iddia ederek bu görüşü dile getirmektedirler. Halbuki maslahat delilinin kullanılabilmesi için dinin genel ilkelerinden biriyle çatışmaması gerekmektedir. Var olduğu iddia edilen (ama yukarıda söylenildiği gibi gerçekte karşılığı bulunmayan) bu maslahatın aleyhine çok açık ayetler ve hadisler bulunmaktadır. Hatta başka hiçbir şey için kullanılmayan “Allah ve Resulü tarafından savaş açılma” gibi ağır bir hitap faiz için kullanılmıştır. Dolayısıyla dünyalık az bir menfaat için ebedi hayatı kaybetme riskine girilmemelidir.

Bugün gelişmiş ülkelere bakıldığında faiz oranlarının çok düşük olduğu, hatta yok denecek kadar az olduğu görülmektedir. Bu durum, ekonominin gelişmesi açısından faizin zararlı olduğunu net bir şekilde ifade etmektedir. Dolayısıyla zararlı olan bu uygulamanın tümüyle ortadan kaldırılması ve bütün insanlık için faydalı olan yöntemlerin tercih edilmesi gerekmektedir. Bu yöntemler, ilerleyen zamanlarda ele alınacaktır.