FAİZ-7

Batı’da meydana gelen maddi alandaki gelişme ve ilerlemenin birçok gerekçesi olduğu bir gerçektir. İslam aleminde meydana gelen tartışmalarda bu sebeplerden birinin de bankacılık sistemi olduğu, buna binaen bankaların verdiği faizin meşru görülmesi gerektiği savunulmuştur. Bu yazımızda ele alacağımız iddianın arka planındaki düşünce budur. Elbette bankacılık sisteminden haram olan faiz çıkartılacak olursa faydalı birçok yönleri vardır. Daha sonraki yazılarımızda bu konuya detaylı bir şekilde değinileceğinden şimdilik bunu söylemekle yetinmiş olalım. Ancak biz Müslümanlar sadece meşru olan kısmı alabiliriz. Dolayısıyla –kısmen ve göreceli olarak- bazı faydaları var diye dinen kesin olarak haram kılınmış bir şeyi kabul etmemiz mümkün değildir. Şimdi iddiayı ve ona mukabil verilen cevapları ele almaya çalışalım.

4. Faizin İlk Akitte Gerçekleşmediği, Sadece Ertelemede Bulunduğu

Bu iddia sahiplerine göre haram kılınan cahiliyye döneminde uygulanan faizdir. Bu faizin uygulaması ise şöyleydi; Bir kişinin diğer bir kişi üzerinde belli bir vadede tahsil edilmesi gereken bir borcu olurdu. Borcun vadesi dolunca alacaklı borçlusuna, “ister borcunu öde, ister faiz işletelim” derdi. Borcunu öderse iş biter, aksi takdirde borcunun artmasını kabul eder, öbür taraf da vadeyi uzatırdı.

Bu görüş sahiplerine göre Kur’an’da kesin bir dille haram kılınan faiz budur. Yani nesîe (gecikme) faizidir. Ribe’l-fadl’ın (fazlalık faizi) haramlığı kat’i değil, zannîdir. Günümüzde uygulanan banka faizleri kesin olan gecikme faizi değil, zannî olan fazlalık faizidir. Zira bu uygulamada faiz ilk akitte belirlenmektedir. Zannî delile dayanan haramlık görüşü zamanın değişmesiyle değişebilir. Günümüzde büyük yatırımlar için büyük sermayelere ihtiyaç duyulmaktadır. Banka kredilerinde bileşik faiz uygulanmadığı müddetçe cahiliyye faizi gibi haram olmaz.

Bu görüş de dikkatli bir şekilde incelendiğinde doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki;

  1. Faizin baştan uygulanmasıyla sonradan uygulanması arasında bir fark bulunmamaktadır. (Oranın fahiş olma konusu bir önceki yazımızda ele alındığı için bu kısma girilmeyecektir.) Dolayısıyla fazlalık ilk akitte de uygulansa ertelemede de uygulansa aynı şekilde faizdir. Zira anaparanın üzerine belli bir fazlalık eklenmektedir. Bir örnek üzerinden gidecek olursak, kişi bankadan %10 faizle 10.000 TL aldığında ay sonunda 11.000 TL ödeyecektir. Aynı faizin erteleme karşılığı alınmasında da mantıken hiçbir fark bulunmamaktadır.
  2. Faizin baştan belirlenmesi erteleme durumuna göre daha kesin bir eylemdir. Zira baştan belirlendiğinde ne olursa olsun kişi faizi ödeyecektir. Ancak erteleme hali için bu durum söz konusu değildir. Kişi zamanında öderse erteleme faizini ödemekten kurtulacaktır. İhtimal durumu için verilen hükmün kesinlik durumu için verilmemesi makul bir yaklaşım değildir.
  3. “İlk akitte faiz olmaz” şeklinde bir kural kabul edilirse taraflar aralarında anlaşarak önceki akdi fesh eder ve yeni bir akit yaparak yollarına devam ederler. Böylece tarihte görülen bazı hileli uygulamalara bir yenisi eklenmiş olacak ve arka planda faiz işletilerek meşru bir işlemmiş gibi devam ettirilecektir.
  4. Bu görüşün dayandığı kesin bir ayet veya hadis bulunmamaktadır. Yani herhangi bir ayette veya hadiste “ilk akitte faiz olmaz” şeklinde temel bir kaide bulunmamaktadır. Bu da görüş sahiplerinin “kesin delil-zannî delil” kriteriyle çelişmektedir. Zira kendi geliştirdikleri ilke zannî delil kapsamına girmektedir ve yanılma payı bulunmaktadır. Nitekim bu görüşlerinde ciddi bir yanılgı bulunmaktadır ve faizi meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Sonuç itibariyle faizin erteleme karşılığında alınması haram olduğu gibi ilk akitte belirlenmesi durumunda da haramdır. Zira her ikisinde de borç işleminde zamana karşılık belli bir fazlalık eklenmektedir ve bu işlem faizden başka bir şey değildir.

Not: Yazıların yorum kısmında zaman zaman bazı sorular sorulmaktadır. Bu yazı dizisinin amacı genel bilgilendirmedir. Yorumlarda buna yönelik hususlar not edilmektedir. Yeri geldiğinde bunlara değinilecektir. Ancak fetva isteniyorsa direk olarak Din İşleri Yüksek Kurulunun resmi sayfasından talep edilmelidir.