İşgal altındaki Kudüs kentinde bulunan Mescid-i Aksa’nın çevresi olarak kabul edilen El Halil kentinde yer alan Harem-i İbrahim, Mekke’deki Mescid-i Haram ile Medine’deki Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa’dan sonraki en kutsal dördüncü cami sayılıyor.

Caminin altında yer alan Hz. İbrahim ve hanımının kabirlerinin yanı sıra Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Yusuf ve hanımlarının mezarlarının bulunduğuna inanılan mağara, İsrail tarafından "Ata Babalar (Machpelah)” olarak isimlendiriliyor. Harem-i İbrahim Camii, bu nedenle sık sık fanatik Yahudilerin baskınlarına uğruyor. 

Hz. İshak ve hanımının bulunduğu kabirler Müslümanlara ayrılan kısımda kalırken, diğerleri ise Yahudilere ayrılan ve sinagoga çevrilen bölümlerde bırakılmış durumda.

İsrail, caminin kapılarına kurduğu askeri kontrol noktaları, yoğun teftişler ve baskılar ile ramazanın manevi atmosferini yaşamak için Harem-i İbrahim’e gelen Filistinliler için bu kutsal ayı tam bir çileye dönüştürüyor.

Caminin çevresinde konuşlu bulunan ve ağır silahlarla donatılmış olan İsrail askerleri, her Filistinliyi izliyor, bazılarını zorla ararken bazılarını da gözaltına alıyor.

İsrail, camiye gelen her Müslümanı büyük bir dikkatle, her köşede ve her kapıda bulunan modern güvenlik kameraları aracılığıyla kontrol ediyor.

Anadolu Ajansına açıklamalarda bulunan İmam Şeyh Hıfzı Ebu Suneyne, Harem-i İbrahim'in, ramazan ayının cuma günleri, Kadir Gecesi, Miraç Kandili, Ramazan ve Kurban Bayramları ile Hicri Yılbaşı ve Mevlit Kandili olmak üzere yılda sadece 10 gün tamamen Müslümanların ibadetine açık olduğunu belirtti.

Şeyh Ebu Suneyne, caminin özellikle cuma günleri işgal altındaki Batı Şeria’nın farklı kentlerinden gelen Müslümanlarla dolup taştığını, Müslümanların ramazan ayında da camiye yoğun ilgi gösterdiğini söyledi.

İsrail’in camiyi tamamen Müslümanlara tahsis ettiği günlerde bile avlusunun yüzde 60’ının kapatıldığına dikkati çeken Şeyh Ebu Suneyne, “Burası sadece Müslümanlarındır ve Yahudilerin burada hiçbir hakkı yoktur.” diyerek Müslümanlara Harem-i İbrahim’e sahip çıkma çağrısı yaptı.

Fanatik bir Yahudi’nin 25 Şubat 1994 Cuma günü sabah namazını kılan Müslümanların üzerine ateş açması olayını hatırlatan Şeyh Ebu Suneyne, “Harem-i İbrahim Camii katliamının ardından kutsal mabedin yüzde 63’ü İsrail tarafından Yahudilere tahsis edildi. Cami, Müslümanlara sadece yüzde 37’lik bir alan bırakılarak ikiye bölündü.” ifadelerini kullandı.

Şeyh Ebu Suneyne, fanatik Yahudilerin sık sık Harem-i İbrahim’e baskın düzenlemesini ve İsrail’in çevresindeki uygulamalarını kınayarak camide ibadet etmek isteyen Müslümanların İsrail askerlerinin ayrıntılı aramalarına maruz kaldığını, daha sonra caminin kapılarına kurulan askeri kontrol noktalarından geçmek zorunda bırakıldıklarına dikkati çekti.

Caminin çevresindeki Filistinliler ağır şartlar altında yaşıyor

Harem-i İbrahim’in de içinde bulunduğu El Halil kentinin Eski Şehir bölgesinde yaşayan Filistinliler, İsrail askerlerinin kısıtlamaları ve radikal Yahudi yerleşimcilerin saldırıları nedeniyle ağır şartlar altında yaşamaya çalışıyor.

Yaklaşık 100 kontrol noktası bulunan kentte, Harem-i İbrahim’in çevresindeki yerleşim biriminde 400'e yakın Yahudi yerleşimci oturuyor. İsrail askerleri Filistinlilere baskı ve yıldırma politikaları uygularken yerleşimciler de sık sık bölge halkını taciz ediyor.

Filistinli 63 yaşındaki Nuh en-Nitşe Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada, “Her cuma Harem-i İbrahim’in Müslümanlara ait oluşunu ve bundan asla vazgeçmeyeceğimizi teyit etmek için buraya geliyoruz.” dedi.

İsrail askerleri tarafından ayrıntılı bir aramadan geçirildiğini belirten Nitşe, “Yarısından daha fazlası İsrail’in kontrolünde olan bu cami, tamamen Yahudileştirilme tehdidiyle karşı karşıya. Ama burası sadece Müslümanlara aittir ve Yahudilerin burada hakkı yok.” ifadelerini kullandı.

Öte yandan İsrail askerleri tarafından bir süre alıkonulduktan sonra camiye girmeye çalışan 57 yaşındaki Filistinli Bedir Said ise “Silah zoruyla cami de dahil olmak üzere her şeye hükmediyorlar. İbadet özgürlüğü uluslararası hukukta güvence altına alınmış bir hak iken İsrail için bir şey ifade etmez. İstediğinin girişini yasaklar, dilediği zaman da camiyi kapatır.” şeklinde konuştu.

Harem-i İbrahim’in Müslümanlara ait olduğuna vurgu yapan Said, şunları kaydetti:

“Bugün camiye, tüm bölümlerine, tüm revaklarına ve mihraplarına sahip çıkmak için buradayız. Harem-i İbrahim de Müslümanlar için en az Mescid-i Aksa kadar önemlidir.” 

Tarihi 4 bin yıl öncesine uzanıyor

Tarihi yaklaşık 4 bin yıl önce yaşamış olan Hazreti İbrahim’in dönemine uzanan Harem-i İbrahim’in üzerine, Roma İmparatorluğu’nun “Yahudiye’ye” atadığı Yahudi Kralı Hirodes tarafından milattan önce 20 yılında inşa edildiği belirtilen surlar hala varlığını koruyor.

Yapı itibariyle Mescid-i Aksa’ya benzeyen Harem-i İbrahim, Roma ve Bizans dönemlerinde kilise olarak kullanılırken, 634 yılında İslam ordularının hükmüyle camiye çevriliyor. Ancak buna rağmen, Haçlı seferleriyle birlikte 90 yıl boyunca bir kez daha kilise olarak kullanılmaya başlanan Harem-i İbrahim en son Selahaddin-i Eyyubi döneminde yeniden camiye dönüştürülüyor.

Harem-i İbrahim, Yahudi inancına göre Mescid-i Aksa’da olduğuna inanılan “Süleyman Mabedi”nden sonra yeryüzündeki en kutsal mabet olarak kabul ediliyor.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'ne (UNESCO) Dünya Miras Komitesi, 2017 yılında Harem-i İbrahim Camii ve caminin içinde bulunduğu Eski Şehir bölgesinin "Filistin'e ait tehlike altındaki dünya mirası" olarak Dünya Miras Listesi'ne eklenmesine karar vermişti. 

Cami katliamı

İsrail'in 1967 yılından beri işgal altında tuttuğu Batı Şeria'nın El Halil kentinde bulunan cami, 25 Şubat 1994'te sabah namazını kılan Müslümanların üzerine ateş açan Baruch Goldstein adlı Yahudi fanatiğin eyleminden sonra kapatılmış ve yeniden açıldığında ise yarısından fazlası Yahudilere tahsis edilmiş şekilde ikiye bölünmüştü.

Tarihe "El Halil Camii (Harem-i İbrahim) Katliamı" olarak geçen saldırıda 29 Filistinli şehit olmuş, 150'den fazla kişi yaralanmıştı.

Editör: Mehmet Çalışkan