Kur’an; pis, zararlı ve kötü şeyleri yasaklamış, haram saymıştır (Âraf, 157). Bunlardan biri de domuz etinin yenmesidir. Pis olduğu gerekçesiyle Kur’an’da dört yerde haram kılındığını görüyoruz (Bakara, 173; Nahl, 115; Mâide, 3; En‘âm, 145).

Kur’an’da nokta atışı yapılmış, üzerine basa basa vurgulanarak yenmesi yasaklanmış başka hayvan yoktur.

Yapılan araştırmalara göre, hayvan etleri arasında en çok domuz etinin insana hastalık bulaştırma özelliğine sahip olduğu, insan sağlığına verdiği zararın öldürücü boyuta ulaştığı ortaya konmuştur.

On dört asır önce Kur’an’ın pis ve zararlı olarak nitelendirdiğini, bugün yapılan bilimsel araştırmaların teyit etmesi Kur’an’da şu ayeti akla getiriyor;

“İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde, Kur’an’ın Allah sözü olduğunu kanıtlayan deliller göstereceğiz.”(Fussılet, 53). Gelecekte insanın çevresinde ve kendi bedeninde yeni gelişmeler olacağından ve bu gelişmelerin hakikati anlama noktasında önemli delil niteliği taşıyacağından bahsediliyor.

Domuz etinin zararlı olduğunun bilimsel olarak kanıtlanmış olması ile on dört asır önce zararlı olduğu gerekçesiyle Kur’an’ın yasaklaması birlikte düşünüldüğünde, verilen mesajın sadece domuz etinin yenmesini yasaklamaktan ibaret olmadığı, bununla beraber hastane, laboratuvar ve tıp merkezleri gibi domuz etinin zararlı olduğunu ölçecek bir imkanın bulunmadığı bir çağda Kur’an’ın verdiği bu bilginin, asırlar sonra teknoloji ve bilimin kazandırdığı imkanlarla kanıtlanmış olması, Kur’an’ın Allah sözü olduğunu anlamaya yardımcı olmuştur.

Faiz’i yasaklayan ayetler de aynı mesajı vermektedir:

“Faiz malı mahveder. Gerçekten Allah’a inanıyorsanız faiz alacakları terk edin.

Şayet faizle ilgili söylenenleri yapmazsanız, Allah ve Resulü ile savaşa girdiğinizi bilin.” (Bakara, 276-279).

Bütün ekonomistler, faizin ekonomiye zarar verdiği noktasında hemfikirdir. Gelişmiş bütün Batı ülkelerinde neredeyse faizin sıfır olması da bunun kanıtıdır.

Para, banka, kur, borsa ve e-ticaret gibi ekonomik alanların bulunmadığı, belki de ekonomik sözcüğünün telaffuz edilmediği, genelde arpa ve buğdayla alışverişin yapıldığı bir çağda, ekonomik alanda hiç bir eğitimi olmayan Hz. Peygamber'in “Faiz, malı yok eder.” çağrısı, sınırsız bilgi sahibi Allah’ın vahyinden başka bir şey değildir.

Çevresinde okur-yazar olmamakla tanınan Hz. Muhammed (s.a.s.)’in, gerek sağlık gerekse ekonomik konularında vermiş olduğu evrensel nitelikteki bilgiler, Allah’ın gelecekte göstermeyi vaat ettiği delillerdendir. O çağda verilen bu bilgilerin tarih boyunca ve çağımızda doğruluğunu koruyor olması, akıl sahibi kişilere hakikati bulma noktasında yol göstermektedir.

Günümüzde, ekonomiye zarar verdiği gerekçesiyle Batı ülkelerinde faize karşı net ve katı bir duruş sergilenirken, Kur’an’a inanmış toplumda faizin yüksek olması ve daha fazla yükseltilmesi için değişik yöntemlerle baskı yapılması, Müslüman toplumu fakirleştirmek ve zayıflatmak için faiz, silah olarak kullanılmaktadır. Adeta bir taşla iki kuş vuruyorlar; ekonomiyi çökertmek, Allah ve Resulü'nün faizcilere karşı ilan ettiği savaşa sürüklemek.

“Bir konuda Allah ve Peygamberi hüküm verdiğinde müminlerin söyleyeceği söz, “işittik ve iman ettik” demeleridir.”(Nur, 51).

Mü’min, dosdoğru olmakla emrolunmuştur, kimsenin arzu ve istekleri uğruna Allah’ın indirdiği kitaba ters düşünemez (Şûra, 15).

Allah, “Faiz ekonomiyi batırır” diyorsa, O doğru demiştir. “İnandık ve kabul ettik” diyerek Allah’ın açık hükmü karşısında tereddütsüz teslim olmak gerekir. Kaldı ki düşman bunu aklıyla anlamış ve titizlikle de uyguluyor. Aklın anladığı hakikati, asırlardır Kur’an haykırdığı halde anlaşılmıyorsa, ya imanda, ya akılda, ya da her ikisinde bir eksiklik var demektir.

Batı ülkelerinde faizin olmaması ya da yok denecek düzeyde düşük olması nedeniyle, “Faizsiz ticaret dindarlık ise en iyi Müslüman Avrupa ülkeleridir” şeklinde yorumlar yapılıyor. Aslında buradan çıkarılacak sonuç, dindarlığı sorgulamaktan ziyade, Kur’an’ın faiz konusunda verdiği bilginin ne kadar gerçekçi ve evrensel olduğunu görebilmektir.

Allah’ın varlığını ve Kur’an’ın O’nun sözü olduğunu anlamanın önünde tek engel, bağnazlık ve aklı hapseden çevre baskısıdır.

“Ey Muhammed de ki: Ben size tek bir şeyi öğütlüyorum; Allah için kalkın, ikişer ikişer, teker teker düşünün!”(Sebe, 46).

Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu anlamak için, her türlü çevre baskısı ve etkisinden uzak durarak, ehil olan biriyle istişare ederek veya tek başına özgür bir akıl ile Kur’an ve kainat ayetleri üzerinde düşünün! Hür akılla bunlar yapıldığı zaman hakikatı anlayacak ve Allah’ı tanıyacaksınız demektedir.

Sonuç olarak, sağlığı tehdit eden gıdalar ve zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan faize dayalı ticaretin yasaklanması, sağlıklı bir hayat ve adil bir dünya hedeflediği gibi, ayetlerin içerdiği evrensel mesajlar da hak ve hakikati arayan akıllara ışık tutmaktadır.

Ön yargısı olmayan akıl ile vahiy buluştuğunda hakikat güneş gibi parlayacaktır.