Diyanet aile içi şiddetle etkin mücadele edecek

Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce Ankara Rıfat Börekçi Eğitim Merkezinde “Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesinde Din Görevlilerinin Katkısının Sağlanması” projesi kapsamında eğitici semineri düzenlendi.

Üç gün boyunca devam edecek olan seminerin açılışında 81 ili temsilen gelen Aile ve Dini Rehberlik Bürosu (ADRB) koordinatörlerine hitap eden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş “Her alanda olduğu gibi ailesiyle de bize en güzel örnek olan Hz. Muhammed’in (s.a.s.) varisleri olarak biz din görevlileri, aile içi şiddetin karşısında duracağız.” dedi.

Kur’an-ı Kerim’den örneklerle ailenin önemine dikkati çeken Başkan Erbaş, şunları söyledi:

“Kadın ve erkeği aynı özden yaratan, kulluk ve hukukta müsavi kılan, farklı vasıflarla donatarak onları birbirinde tamamlayan, bizlere aile nimetini bağışlayan Allah’a sonsuz hamdüsenâlar olsun. 
Eş olmanın, aile olmanın en güzel örnekliğini bizlere gösteren ve her yönüyle mirasçısı olmakla iftihar ettiğimiz Efendimiz'e (s.a.s.) sonsuz salat ve selam olsun. 

Oldukça önemli bir konuyu ele alan bu projeden duyduğum memnuniyeti ifade ediyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. 

Kur'an-ı Kerim'de anne ve baba başta olmak üzere ailenin temel direği olan insana nasıl davranmamız gerektiği bizlere anlatılıyor.  Kur'an-ı Kerim’de "Bana ve anne babana şükret." buyuruluyor. Biz oradaki şükrü anne-babaya teşekkür şeklinde anlayacağız.  
İsra suresinde geçen "Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara "öf!" bile deme; onları azarlama, onlara tatlı ve güzel söz söyle." ayetinde olduğu gibi pek çok ayette önce ailenin temel direği olan anne ve babaya dikkatimiz çekiliyor.

Yine bir başka ayet-i kerimede ‘Ey iman edenler, kendinizi ve ehlinizi ateşten koruyunuz.’ buyuruluyor. Kimdir ehlimiz? Çocuklarımız, eşimiz, anne ve babamız. Esasında anne ve babalara hitap var orada. Ailenizi, ehlinizi koruyunuz.

Nasıl koruyacağız? İşte bu seminerlerde ailemizi nasıl koruyacağımızı daha iyi anlamaya ve insanımıza daha iyi anlatmaya çalışacağız. Kadınlarımıza, annelere ve babalara daha iyi anlatacağız. İşte bunun gayreti içerisindeyiz.”

Diyanet İşleri Başkanlığının dünyada eşi ve benzeri olmayan bir teşkilat olduğunu vurgulayan Erbaş “toplumun aile yapısını düzenlemek, şiddeti önlemek ve ailenin ayakta kalmasını sağlamak” gibi önemli konuların da her ne kadar yasalarda ve yönetmeliklerde yer almasa da Diyanet İşleri Başkanlığının en önemli görevleri olduğunu kaydetti. Başkan Erbaş konuşmalarını şu şekilde sürdürdü:

“Ne diyoruz: Toplumu din konusunda aydınlatmak!.. İtikadında, ibadetlerinde, ahlaki konularda toplumu aydınlatmak... Aile düzenli olmazsa, ahlaki ilkeler düzenli olur mu? Ahlaki anlayışları topluma nerede vereceğiz? İşte ailede, aile ortamında vereceğiz. Onun için Diyanet İşleri Başkanlığı olarak insanımıza nerede hizmet ortamı varsa biz oradayız.

Bizi millet olarak ayakta tutan en önemli değerimiz ailedir. Fakat aile birçok yanlış uygulamaların hedefi haline geliyor. Bu yanlış uygulamalara karşı aileyi koruyacak olan işte biziz. İmamlarımız, müezzinlerimiz, Kur’an kursu öğretmenlerimiz, vaizlerimiz, müftülerimiz hep beraber bu yanlış uygulamalara karşı aileyi koruyacağız.

Aile bağlarını zayıflatarak birliğimizi ve beraberliğimizi tehdit eden en ciddi tehlikelerden biri şiddettir. Şiddetle biz mücadele edeceğiz.

Maalesef sorumluluk ve değerlerin ihmal edildiği günümüzde sabır, anlayış ve akl-ı selim ile çözülebilecek sorunlar ve krizler yönetilememekte ve neticede hepimizin yüksek sesle şikâyetçi olduğu şiddet realitesiyle karşı karşıya kalmaktayız. Önümüzde örnek var.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) var. Ne buyuruyor: ‘Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.’
Yine Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresinde ‘Onlar sizin örtünüz, siz de onların örtüsüsünüz.’ buyuruluyor. Yani eşlerin birbirini koruması gerekiyor. Bunun için de şiddetin asla ve asla aile içine girmemesi gerekiyor. 
Bu noktada, onurlu yaşamı idealize eden bir dinin mensupları olarak bizlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Buna göre, can taşıyan her varlığa karşı merhameti merkeze alarak hareket edip, öfkemizin aklımızı, vicdanımızı, merhametimizi esir almasına mani olmalıyız. 

“Şiddetin beslendiği hiçbir referans; insanî, ahlakî ve İslamî olamaz”

Bu çerçevede, cinsiyet ayrımına dayalı yaklaşımlarla hareket ederek kadınlarımızı değersizleştirmenin, aşağılamanın ve dahi onlara şiddeti reva görmenin dinî bir yönü, dayanağı ve mazereti olamaz. Zira şiddetin beslendiği hiçbir referans; insanî, ahlakî ve İslamî olamaz. Bunu insanımıza iyi anlatmalıyız. 

Zaman zaman bu tür yanlışların dine ve İslam’a mal edildiğini üzülerek görüyoruz. Bu algıyı bizim en kısa zamanda ortadan kaldırmamız gerekiyor. Kötülüklerin anası cehalettir. Cehaleti nasıl ortadan kaldıracağız? Hep birlikte eğitimle ortadan kaldıracağız.
Şu halde bizler, toplumumuzda ve dünyada,  kadına şiddeti reva gören her türlü anlayış, inanış, gelenek ve törenin karşısında yer almalı, Hz. Peygamberin merhamet yüklü mesajlarını kendimize şiar edinerek şiddetin her türlüsüyle mücadele etmeliyiz. 
Nitekim bireysel ve toplumsal alanda İslam inkılabının manifestosu veda hutbesinde, Sevgili Peygamberimizin kadınlara özel bir bölüm ayırıp onları Allah’ın birer emaneti olarak ifade etmesi, biz inananların anlam dünyasına konulmuş önemli bir ölçüdür. 

“Cahiliye anlayışı, sadece bir çağı değil, bir zihniyeti ve yaşam tarzını ifade etmektedir”

Bugün, yüce dinimizin rahmet ve merhamet ikliminden uzaklaşarak kadına şiddet uygulayan ahlak eğitiminden yoksun kimselerin varlığı hepimizi derinden üzmektedir. Allah’ın bahşettiği cana kıymanın haram oluşu sabitken, töre ve namus adı altında cana kastedenlerin, sorumsuz ve sabırsız davranarak hanımını, çocuğunu incitip rencide edenlerin varlığı, vicdanları yaralamaktadır. Aslında bu da göstermektedir ki cahiliye anlayışı, sadece bir çağı değil; bir zihniyeti ve yaşam tarzını ifade etmektedir.
Şiddet kavramı sadece fiziki boyutla sınırlı değildir. Bunu da insanımıza anlatmak zorundayız. Sözle, hareketle, davranışlarla şiddet. Konuşurken şiddet uygulayan pek çok insan var. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ‘Kardeşinin yüzüne tebessümle bakman bir sadakadır.’ buyuruyor. Dolayısıyla aile içerisinde eşlerin birbirine, anne babanın çocuklarına ve çocukların anne babasına tebessümle bakmaları, konuşurken tatlı dille konuşmaları gerekiyor. 
Aile kurulurken Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) yaptığı duayı hatırlayınız: ‘Ya rabbi bu nikâhı hayırlı eyle, eşler arasına rahmet, muhabbet, meveddet nasip eyle!’ Efendimizin yaptığı dua bu.
Nitekim sözü doğru ve yumuşak kullanmayı ve tevazuyu emreden Kur’an, apaçık karşımızda dururken bir canı sözle de olsa incitmek, bakışlarla bile karşımızdakine rahatsızlık vermek, beden dilini insanları hiçe sayarcasına ben merkezli bir imaja büründürmek de şiddetin değişik türleridir.

Nihayetinde yıkım, acı, gözyaşı ve nedametle neticelenen şiddetin, vicdan ve insaftan yoksun fotoğrafı karşısında susmak ve hiçbir şey yapmamak, mümine muvafık bir tavır değildir. Dolayısıyla insan onurunu zedeleyen, yaşama, inanç, düşünce ve tercihte bulunma hakkını gasp eden, insanlığa tahakküm edici bir düşünceyi dayatmaya çalışan her türlü oluşum, yaklaşım ve anlayışla hep birlikte mücadele etmek, her şeyden önce insanî ve İslamî bir ödevdir. 

Diyanet İşleri Başkanlığımız bütün görevlileriyle, kadınlarımızın, çocuklarımızın ve insanlığın maruz kaldığı şiddet hadiselerinin son bulup bundan sonra yaşanmaması için etkili, sürekli ve somut önlemlerin alınması adına yapılacak çalışmalarda, bireysel ve kurumsal sorumluluğunun gereklerini yerine getirmeye azim ve kararlılıkla devam edecektir.

Bu bağlamda toplumda önderlik vasfı bulunan siz hocalarımızın, şiddetin her türlüsünün önlenmesi mevzusunda farkındalık ve duyarlılığı artırmak, cami ve cami dışı mekânlarda vatandaşlarımızı bilgilendirmek ve bilinçlendirmek, kısaca yüce dinimizin adalet ve merhamet ilkelerini ve sevgili Peygamberimizin örnek hayatını toplumun tüm katmanlarına ulaştırmak öncelikli hedefimiz olmalıdır. 

Sizler topluma rol model olacaksınız. Kendi çocuklarını hocalarımız iyi yetiştirirse onların muhatapları da hocaları örnek alacaktır. Hocalarımız kendi eşlerine iyi davranırsa etrafındaki insanlar da hocalarımızı örnek alır. Her yönden rol model olmayacak mıyız? Peygamber Efendimiz üsve-i hasene, güzel örnek. Peygamberimizin varisleri olan hocalarımız da üsve-i hasene olmalı, rol model olmalı.

Sadece cami içerisinde yer alarak üzerimizdeki Peygamber varisi olduğumuz vazifemizi yerine getiremeyiz. Esas caminin dışında hizmetlerimiz var bizim. Caminin imamı, müezzini, Kur’an kursunun hocası değil bizim görevlilerimiz. Bulunduğu mahallenin, kasabanın, şehrin hocası, din görevlisi olmalı."

Başkan Erbaş, konuşmalarını şu sözlerle tamamladı:

"Bütün görevlilerimizden şiddetin önlenmesi noktasında azami gayret istiyorum"

"İnanıyorum ki Diyanet İşleri Başkanlığımızın bütün mensupları, fedakâr ve özverili çalışmaları ile ve özellikle Aile ve Dini Rehberlik Bürolarıyla milletimizin aile huzuruna rehberlik etmektedir. Bu çalışmalar hepimizin katkıları ile her geçen gün nitelik ve nicelik olarak daha da gelişecek ve güçlenecektir. 

Bütün hocalarımızdan şiddetin önlenmesi ve merhametin yerleşmesi için azami gayret istiyorum. Gelmeyene gideceğiz. Kapıları çalacağız. Nerede bir huzursuzluk varsa, hangi ailede bir problem varsa onu çözmeye çalışacağız. Her camimiz bir aile irşat bürosu olmalı, her Kur’an kursumuz bir aile irşat bürosu olmalı. Din görevlilerimiz bulunduğu yerde bunu sağlamalıdır.”

Editör: Mehmet Çalışkan