Toplumun, içinden geçtiğimiz bu kritik süreçte doğru bilgi kaynaklarından ve uzman kişilerden bilgi almasını amaçlayan Diyanet TV, camilerde cemaatle namaz kılmaya verilen aradan dolayı da özel bir program hazırladı. Cami iklimini evlere taşıyan Diyanet TV, ‘Camiden Hayata’ adlı yeni bir programı yayına soktu.

Her sabah saat 07.00’de yayınlanacak olan programın ilk konuğu ise Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş oldu.

Koronavirüsle mücadelede Müslümanların, tedbir ve sabır içerisinde davranarak evde kalmanın önemine işaret eden Başkan Erbaş, “Hepinizin bildiği gibi dünya genelinde hızla yayılan ve ülkemizi de tehdit eden bir salgınla devlet ve millet olarak hep beraber mücadele etmekteyiz. İnanıyorum ki, bu zorlukların üstesinden geleceğiz ve en kısa sürede hep beraber normal hayatımıza döneceğiz inşallah.” dedi.

Musibetler karşısında Mümince duruşun üç temel ilkesi olduğunu belirten Erbaş, bu ilkelerin öncelikle tedbir sonra tevekkül ve dua olduğunu ifade etti.

“Müslüman, çevresine karşı kul hakkını da gözeterek kendisini ve sevdiklerini her türlü tehlikeden korumaya çalışır…”

Tedbirin önemine vurgu yapan Başkan Erbaş, “Mümine düşen öncelikle tedbirli olmaktır. Elinden gelen her türlü önlemi alır. Akıllı ve sorumlu davranır. Kul hakkını gözeterek hem kendisini hem de sevdiklerini her türlü tehlikeden korumaya çalışır. Bizler hayatımız boyunca, bizi sevindiren birçok olayla karşılaştığımız gibi, üzülmemize yol açacak bizleri mahsun edecek birçok olayla da karşılaşırız. Bu yüzden söz konusu olaylara karşı tedbirli olmak zorundayız. İşte bu tehlike ve musibetlerle karşı karşıya kaldığımızda yıkılmadan ayakta durabilecek bir inanca ve dirence sahip olmalıyız. Zira Mümin, başına gelebilecek sıkıntılara karşı elinden gelen bütün tedbirleri aldıktan sonra maruz kaldığı kaçınılmaz felaketlere karşı sabır, azim, irade kalkanını kuşanan kimsedir. Ölçülü hareket etmeli ve tedbirli olmalıyız. Bilinmelidir ki, insanın iradesini kullanması ve sebeplere başvurması, sakınması gerekenlerden sakınması ve alması gereken tedbirleri alması başta Yüce Allah’ın bir emridir.

Musibetler, karşısında Mümince tavrın ikinci bir ilkesi ise tevekkül ve ilahi iradeye teslimiyettir. Bizler bir yandan tedbirimizi alırken diğer yandan takdire rıza göstermeliyiz. İsyan ve taşkınlık değil, iman ve sekinet ile olaya yaklaşmalıyız. Şurası bir gerçektir ki, bugün dünyamızın ve bütün insanlığın çok ciddi ve mühim sıkıntıları var. Yeryüzü küresel meselelerle kuşatılmış gibidir. Gözle görülmeyecek kadar küçük bir virüsün, tüm dünyada hayatı alt üst etmesi insanlığın bu ani değişim karşısındaki acziyeti, elbette ibretlik bir durumdur.

“Tevekkül, tüm tedbirleri aldıktan sonra Allah’ın bizimle beraber olduğunu hatırdan çıkarmadan ona güvenmektir…”

Tevekkül hedefe ulaşmak için gerekli olan maddi ve manevi sebeplerin hepsine başvurduktan ve yapacak başka bir şey kalmadıktan sonra, Allah’ın bizimle beraber olduğunu hatırdan çıkarmadan ona dayanıp güvenmek, ötesini ona bırakmak ve bu konuda ona sonsuz bir güven beslemek demektir. Bu muhkem inanç insana güç ve kuvvet verir. Gerçek bir şekilde insanın bu tanımla, bu hakikatle her zaman tefekkür etmesi ve tevekkülü bu şekilde anlaması gerekiyor.

Bu salgın şüphesiz insanlık tarihinin ağır imtihanlarından birisidir.  Bizlere düşen imtihanı kazanma gayreti içerisinde olmaktır. Bu sağlam tavrın sacayakları tedbir, tevekkül ve duadır. Biz biliyoruz ki hayır ve şer her şey Allah’ın izniyle meydana gelir. Bütün tedbirlere rağmen, insanoğlu musibete maruz kalabilir. Bu yüzden öncelikle karşılaştığımız olaylara soğukkanlı ve metanetli şekilde yaklaşmalı ve zorlukların üzerinden nasıl geleceğimize odaklanmalıyız.

Editör: Mehmet Çalışkan