Sermayesi Eriyen Adam

Bağdat yazın sıcak günlerinden birini yaşıyordu. İnsanlar güneşin hararetinden serinleyecek bir köşe arıyor, ağaç gölgelerine sığınıyordu. Adamın biri de dağlardaki mağaralardan getirdiği buzları satmaya çalışıyordu. Öğlen sıcağında eriyemeye yüz tutmuştu. Tek sermayesi olan buzların erimesi karşısında adam, canhıraş bağırmaya başladı: “Sermayesi eriyen bu fakirden buz alan yok mu?” O sırada talebeleriyle oradan geçmekte olan Cüneyd-i Bağdâdî’nin kulağına bu sözler çarpınca aniden durdu, olduğu yere çöktü ve başını ellerinin arasına aldı. Talebeler telaşlandılar: “Ne oldu hocam” diye sordular. Büyük alim onlara sarsıcı gerçeği şöyle açıkladı: “Bu adamın söylediklerine dikkat edin! Eriyenin sadece buzlar değil, aynı zamanda ömrüm olduğunu fark ettim. Sıcak, adamın maddi sermayesi olan buzları eritip tükettiği gibi, zaman da asıl sermayemiz olan ömrümüzü tüketiyor. Saniye saniye, dakika dakika ömrümüz eriyor, hissedebiliyor muyuz?”

Editör: Mehmet Çalışkan