İnsanların birbiri üzerindeki haklarına kul hakkı denir. Bu haklar bedeni ve mali haklar olacağı gibi manevi haklar da olabilir.

İslam insanların sahip olduğu haklarına zarar vermeyi ya da hak ettikleri şeyleri vermemeyi kesinlikle yasaklamıştır. İnsanların kendisine ait olmayan bir şeyi haksız yoldan elde etmeye çalışması kul hakkına saldırıdır. Dolayısıyla hırsızlık, tefecilik, kumar, yetim malı yeme, ölçü ve tartıda hile yapmanın yanı sıra cana kıyma, gıybet, çekiştirme, iftira, alay, ana babaya kötü davranma, kötü lakap takma gibi şeyler de kul hakkı kapsamında değerlendirilir. Kul hakkı ile ilgili günahların bağışlanması için sahiplerinin gönlünün alınması ve haklarının ödenmesi gerekir. Aksi takdirde olacakları Peygamberimiz şu şekilde açıklamıştır: “Ümmetim içinde asıl müflis, kıyamet gününde namaz, oruç ve zekâtla beraber gelir. Ama dünyadayken şuna sövmüş, buna iftira atmış, ötekinin malını yemiş, berikinin kanını dökmüş, diğerini de dövmüştür. Onun iyiliklerinden alınıp hak sahiplerine verilir. Şayet hesabı görülmeden iyilikleri biterse, onların günahlarından alınarak bunun üzerine yüklenir. Sonra da cehenneme atılır.” (Müslim, Birr, 59)

Editör: Mehmet Çalışkan