İlahi takdire razı olmak

Kanaatkârlık, insanın sahip olduklarına rıza gösterip şükretmesi ve bunlarla yetinmesidir. Bu tavrın zıddı olan tamahkârlık (açgözlülük) ise kişinin sahip olduklarıyla yetinmeyip başkalarının elindekilere göz dikmesi ve her daim daha fazlasını istemesidir. Sahip olma tutkusu ve daha iyisini isteme, fıtri bir duygudur. Ne var ki insanın isteklerine karşı ölçü koyması gerekir. Peygamberimizin (s.a.s.) “İnsanoğlunun iki vadi dolusu malı olsa bir üçüncüsünü daha ister…” (Buhârî, Rikâk, 10) hadisinde ifade ettiği gibi insan elinde olandan daha fazlasını istemeye meyillidir.

İnsan, kanaat etmeyecek ve isteklerine bir sınır koymayacak olursa, elindekilerle yetinmediği için mutluluğu ve huzuru bulamaz. Ayrıca kanaatsizlik bir süre sonra “Nasıl olursa olsun, nereden gelirse gelsin; yeter ki benim olsun.” anlayışıyla kişiyi kumar, rüşvet, hırsızlık gibi gayrimeşru işlere de sevk edebilir. Asıl zenginlik mal çokluğu değil gönül tokluğu iledir. Kanaatkâr kişi büyük bir rahatlık ve sükûnet içinde olur. Çünkü kanaat etmek, aynı zamanda kadere de rıza göstermektir.

Editör: Mehmet Çalışkan