Hz. Peygamber (s.a.s.) Mekke’de, Kureyşlileri putlara tapmaktan vazgeçip Allah’ın birliğini kabul etmeye çağırmıştı. Fakat Kureyş’in ileri gelenleri, onu küçümsemiş ve ona hakaret ederek karşılık vermişlerdi. İslâmiyet’in yayılmasıyla müşriklerin Müslümanlara karşı tavrı da sertleşmiş, işkenceye dönüşmüştü. Bu ortamda İslâm’ı tebliğ edemeyeceğini anlayan Resûlullah (s.a.s.), davetini Mekke dışına taşımayı düşündü. Hicret emri üzerine Müslümanlar her şeylerini bırakarak önce Habeşistan’a sonra da Medine’ye hicret ettiler.

Hicret edenler arasında tamamen farklı bir amaç için Medine’ye gelen biri vardı. Onun Medine’ye geliş gayesi âşık olduğu Ümmü Kays diye bilinen bir kadınla evlenebilmekti. Zira âşık olduğu kadın Müslüman bir hanımdı ve diğer sahâbîlerle birlikte Hz. Peygamber’in çağrısı üzerine hicret etmiş; Mekke’de evlenme teklifini kabul etmemişti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), “Ameller niyetlere göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır. Kim Allah ve Resûlü için hicret ederse, hicreti Allah ve Resûlü’nedir. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse hicreti, hicretine sebep olan şeyedir” buyurdu.

Editör: Mehmet Çalışkan