Bağdat’ta doğdu. Dârü’l-fünun Edebiyat Fakültesi’nde felsefe, mantık, rûhiyat ve ahlâk dersleri müderrisliği yaptı. Arapça, Farsça ve Fransızca’yı çok iyi bilirdi. Taklitçi ve kuru bir mütercim olmayıp tenkit ve tercihler yapan bir düşünürdü. Tercümelerinde terimlerin tam karşılığını bulmak için büyük bir titizlik göstermiştir.

Tecrîd-i Sarîh Tercemesi’nde, Türkçe’deki ustalığı yanında Arapça kelimelerin en uygun karşılığını bulmadaki mahareti de açıkça görülmektedir. İlim ve irfan erbabı kimselerle sohbet etmekten çok hoşlanırdı. Kayınpederi Fâtih türbedârı Ahmed Amiş Efendi’ye intisap etmişti. Şâfiî mezhebine mensuptu. İslâm birliği ve kardeşliği konusunda çok titiz olup, bu birliğe zarar verme ihtimali bulunan her harekete karşı çıkmıştır. Kavmiyet davası gütmeyi İslâm’ın varlığı için kanser kadar tehlikeli bulmuş, bunu “yabancı bir bid‘at” olarak nitelendirmiş ve bu davanın muhtelif yönlerini Kur’an ve Sünnet’e dayanarak izah etmeye çalışmıştır.

Ahmed Naim, İstanbul’da 13 Ağustos 1934 tarihinde öğle namazının ikinci rek‘atında secdede vefat etmiştir.

SÖZÜN ÖZÜ

Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.

Aliya İzzetbegoviç

Editör: Mehmet Çalışkan