Yüce Rabbimizin bizlere lütfettiği her bir nimetin şükrü vardır. İnsan olarak yaratılışımızın şükrü imandır. Bedenimizin şükrü namazdır. Rızkımızın ve sağlığımızın şükrü oruçtur. Malımızın, varlığımızın şükrü ise, zekâttır.

Zekât, zenginlerin sahip olduğu malda Allah tarafından yoksullara verilen bir haktır. Zekât, malı eksilten ya da yok eden değil, bilakis bereketlendiren bir ibadettir. Kişiyi cimrilik hastalığından koruyup cömertlik erdemine kavuşturur. Gönlü manevî kirlerden, serveti de ihtiyaç sahiplerinin haklarından arındırır. Yüce Rabbimiz, zekâtını verenleri, malını Allah yolunda harcayanları “bahtiyar müminler” diye över ve ebedi cennet nimetleriyle müjdeler. (Nûr, 24/36- 38; Zâriyât, 51/15-19; Meâric,70/22-35)

Rabbimiz, şükürsüzlükten, kanaatsizlikten, açgözlülükten bizleri ısrarla sakındırır. Rabbimiz, malımızı, mülkümüzü, dünyada sahip olduklarımızı ebedi kazancımıza vesile kılmamız gerektiğini hatırlatır. Unutmayalım ki, sahip olduğumuz bütün nimetler Rabbimizin bizlere birer emanetidir. Bu nimetler, hepimiz için birer imtihan vesilesidir. Bizlere düşen bu nimetlerin kıymetini bilmektir. Onları Rabbimizin rızası doğrultusunda değerlendirmektir.

Editör: Mehmet Çalışkan