Yüce Rabbimizin bizlere emaneten lütfettiği her bir nimetin şükrü vardır. Malımızın, varlığımızın şükrü de zekâttır, sadakadır, fitredir. Zekât, zenginlerin sahip olduğu malda Allah tarafından yoksullara verilen bir haktır. Varlıklı Müslümanın muhtaç kardeşine uzattığı yardım elidir. Geçici dünya malını, ebedi kılabilmenin adıdır.

Dinimiz, zekât ve sadakayı emrederken faizi yasaklamıştır. Faiz, haksız yoldan, emek sarf etmeden, alın teri dökmeden kazanmaktır. Rabbimiz, faizin esiri olmuş kişilerin ibretlik akıbetini Kur’ân-ı Kerim’de şöyle haber vermiştir: “Faiz yiyenler, (kabirlerinden) şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar.” (Bakara, 2/275) Bu âyetin devamından öğreniyoruz ki infak, malı azaltıyor gibi görünse de aslında kat kat artırır, bereketlendirir. Faiz, malı artırıyor gibi görünse de aslında azaltır ve bitirir.

O halde sevdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayarak iyilerden olmanın yollarını arayalım. Zekât, sadaka ve fitremizle Allah’a olan sadakatimizi pekiştirelim. Başta faiz olmak üzere her türlü haksız ve haram kazançtan kaçınalım.

SÖZÜN ÖZÜ

Gücünü çocuklarından, dostlarından ya da diğer sonu olan şeylerden alan kişilere mutlu mu dersiniz? Oysa bir saniye içinde refahı son bulabilir. İçinizdeki özden ve Tanrı’dan başkasından yardım aramayın.

Demosthenes

Editör: Mehmet Çalışkan