Her insanın üzerinde birçok hak ve sorumluluk vardır. Bunlar, “hukûkullah” denilen Allah’ın hakları ve “hukûku’l-ibâd” denilen kul hakları olmak üzere iki kısımda özetlenebilir.

Allah Teâlâ’nın üzerimizdeki hakları, O’nun varlığına ve birliğine inanmak, hiçbir şeyi ortak koşmadan O’na ibadet etmek, emirlerini tutup yasaklarından sakınmaktır.

Peygamber Efendimiz, Muâz b. Cebel ile yaptığı bir yolculuk esnasında Allah ile insan arasındaki hak ilişkisini veciz bir biçimde açıklamıştır. Resulullâh, “Ey Muâz! Allah’ın kulları üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?” diye sorar. Muâz, “Allah ve Resulü daha iyi bilir.” der. Resulullâh, “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamaları ve O’na ibadet etmeleridir.” şeklinde cevap verir.

Bir süre yol aldıktan sonra Resulullâh tekrar sorar: “Peki ey Muâz! Bunu yaptıkları takdirde kulların Allah üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?” Muâz yine “Allah ve Resulü daha iyi bilir.” dedikten sonra Resulullâh, “Allah’ın onlara azap etmemesi, onları cennetine koymasıdır.” buyurur. (Müslim, “İman”, 48, 49)

SÖZÜN ÖZÜ

Hangi dinde olursa olsun, iyilik edenlerin iyilik bulacakları, semavi bir haber olmak üzere güzel ahlakın temel kaidesi olarak alınmıştır.

Beydaba

Editör: Mehmet Çalışkan