Yol, bir küçük adımla kapının önünden başlar, başka kapılara kadar uzanır. Bazen çok uzun gelir, çilelidir, adeta sonu gelmez. Bazen de sarıp sarmalar bizi, menzile yetiştirir.

Yol, aramaktır. Bir çıkış, bir çare, bir çözüm diyerek çıkılabilir yollara. Yol, ibadetlerin sembollerini bünyesinde toplayan bir destandır. İnsanın, kendisine dönüş hareketi olan yol, Allah’a yürüyüşünü de destanlaştırır.

Yol, sığamadığımız koca şehirden bir çıkıştır. Şehir, sayamayacağımız kadar çok girmiştir hayatımıza. Kimi zaman yalnızlık hissettirir. Bir otobüs ya da uçak dolusu insanla olsak da yalnızızdır. Kimi zaman yolda bize eşlik eden bir “Sıddık” vardır. Tüm evren bizimle hareket edercesine yalnızlıktan uzağızdır. Arkamızdan öldüresiye atlılar da kovalasa huzur doluyuz, en ufak bir korku hissetmeyiz.

Yol, kavuşmaktır. Işığı gitmiş gözlere nur olan evladı yeniden bağrına basmaktır. Yol, kuş kadar bedenlerde devasa bir çabayla yaşama tutunmaktır. Yol, kutsala yaklaştıran, sınır tanımayan bir yükseliştir. Gül kokulu Peygamber için “miraç” olan yol, ümmeti için “namaz”dır.

Editör: Mehmet Çalışkan