Hakkın yücelmesi, adalet ve doğruluğun hâkim olması için hiçbir menfaat gözetmeden mücadele etmek her türlü amelden faziletlidir. Bu değerler uğruna can vermeyi dahi göze alanlar ya şehitlik ya da gazilik mertebesine ulaşırlar.

Şehitlik Allah katında eşsiz bir mertebedir. Şehit, “şahit olan, hazır bulunan” demektir. Ölüp yok olan, kaybolup giden değil, ölümsüzleşendir. Canından daha mukaddes bildiği dinî, millî ve manevi değerler uğruna dünyadan ve dünyadaki her şeyden vazgeçip canını ortaya koyandır.

Cenâb-ı Hakk, kutsal değerler uğruna can verenlere hem dünyada hem ahirette farklı muamele eder. Onlar ölüm acısını neredeyse hiç hissetmezler ve ölüm onlara bir çimdik acısı kadar hafif gelir. (Dârimî, Cihâd, 17) Öldükten sonra da Allah onları rızıklandırmaya devam eder ve onların “ölü” olarak anılmasını istemez. (Bakara 2/154) Çünkü şehit, yaşatmak için kendi canından vazgeçendir. Hz. Ömer’in veciz tarifiyle, “Şehit, kendisini Allah’a adayan kimsedir.” (Muvatta’, Cihâd, 15) Din, can, mal, ırz-namus gibi değerlerin hayatiyetini sürdürdüğümüz vatanımızı müdafaa etmek için can veren tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz.

Editör: Mehmet Çalışkan