Cenâb-ı Hakk’ın insana yüklediği görevler, hem dünyayı hem de ahiret hayatını mamur etme gayesine yöneliktir. Dünyayı herkes için yaşanabilir kılmak ve ahirette kazananlardan olmak Allah’ın bu taleplerine uygun davranmakla mümkündür.

Toplumda her insan bir başkasına muhtaçtır. Muhtaç olmayan, kendi kendine var olan ve varlığını devam ettirebilen yalnızca Allah’tır. Birlikte yaşayan insanın birlik ve beraberlik şuurunda olması gerekir. Birlik şuurunda olmak; hak, adalet, saygı gibi güzel hasletlere sahip olurken, bencillik, cimrilik, yalnızca kendini düşünme, başkalarını yok sayma, çıkarcılık vb. her türlü kötü ahlaktan uzak durmayı gerektirir. Bizim gibi olmayan, bizim gibi düşünmeyen insanları yok saymak, farklılıkları ayrışma sebebi saymak, adaletin yerine zulmü koymak dirliği ve birliği yok edecek davranışlardır. Yalnızca kendi çıkarları için çalışan ve yaptıklarının neticesini düşünmeyenler, dünyanın herkes için yaşanılmaz olmasına yol açacaktır. “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır…” (Rûm, 30/41) ayetinde bu gerçeğe işaret edilmektedir.

Editör: Mehmet Çalışkan