İslam’ın genel ilke ve prensiplerini dar ya da sığ bir bakış açısıyla ele alarak, kendi anlayışını mutlak hakikat görmek ve diğer anlayışları ilk fırsatta küfürle itham etmek tekfirci yaklaşımların özellikleridir. Böyle yaklaşımlar her zaman var olagelmiş ve bunların çoğu da dış mihraklarca desteklenmiştir. İslam toplumlarına büyük zararlar veren tekfirci yaklaşımlar, dinin asıllarını ilgilendirmeyen, salt yoruma ve içtihada dayalı farklılıkları, ötekileştirip reddetmek için fırsat olarak görmekte ve kolaylıkla başkalarını tekfir etmeyi esas almaktadır.

Hâlbuki Ehl-i Sünnet âlimleri ehl-i kıbleden olan birinin tekfir edilemeyeceğini ilke olarak benimseyerek muhaliflerini yalnızca hataya nispet etmiş ve tekfirden mümkün mertebe uzak durmuşlardır. Ebû Hanife’nin “Ehl-i Kıbleden olan Müslümanı küfre nispet etmeyiz.” görüşünü benimseyen Ehl-i Sünnet, iman, amel ve büyük günah meselelerini ele alırken aynı çizgide hareket etmiş ve bu konudaki farklı yaklaşımları küfre nispet etmemişlerdir.

SÖZÜN ÖZÜ

Hakikât yolu, aranmakla bulunmaz. Ama Bulanlar ancak arayanlardır.

Beyazıd-ı Bestâmi

Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın.

Erdem Bayazıt

Editör: Mehmet Çalışkan