Tekfir, mü’min diye bilinen bir kişi hakkında kâfir hükmü vermek” demektir.

Allah’ın varlığını ve birliğini, peygamberlerden herhangi birini, ilahi kitapları veya Kur’an’ın bazı hükümlerini, ölümden sonra dirilmeyi ve ahiret âlemini inkâr edenler; Allah’a ortak koşanlar, O’nun “üçün üçüncüsü” olduğunu söyleyenler; ayetlerine karşı mücadele başlatıp Kur’an’ın Allah’tan geldiğine inanmayanlar, Allah’a ve Hz. Muhammed’e karşı muhalefette bulunanlar; Allah’ın haram kıldığını haram saymayanlar; Allah ile peygamberleriyle, ayetleri ve emirleriyle alay edenler, dilleriyle inandıklarını söyledikleri halde kalpleriyle inkâr edenler (münafıklar) hakkında Kur’an’da kâfir hükmü verilmiştir. Diğer taraftan bazı ayetlerde müslüman olduğunun bir işareti olarak selam veren birine, “Sen mü’min değilsin.” şeklinde karşılık verilmemesi (en-Nisâ 4/94), “Müslümanım.” diyen kimseleri tekfir etmenin yanlışlığına dikkat çekilmiştir (Âl-i İmrân 3/167).

O halde tekfir şartlarını belirlemekle yetinip insanları tekfir etmekten kaçınmak gerekir.

SÖZÜN ÖZÜ

İffet, güzelliğin zekâtıdır. Hz. Ali (r.a.)

Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... Bu da gösterir ki, zaman mekân, insanla mevcuttur. Ahmet Hamdi Tanpınar

Editör: Mehmet Çalışkan