Söz ve sükûtun muhteşem dengesi şahsında bir araya gelen Nebi (s.a.s.) buyurdu ki: “Her kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, ya hayır konuşsun yahut sussun.” (Buhârî, Rikâk, 23; Müslim, Îmân, 74)

Sadece sözün değil sükûtun da bir değerinin olduğunu, sözü de sükûtu da yerli yerinde kullanmak gerektiğini öğretmiştir Nebî (s.a.s.). Buna göre her bir değerli susuş aslında bir Peygamber tavsiyesidir. Eğer ağzımızdan şer çıkacaksa, sözlerimiz işiteni incitecekse, yaralayacaksa, karalayacaksa susmak daha hayırlı. Hayra dair bir söz dökülmeyecekse dudaklarımızdan, ağzımızdan çıkanlar kalbimizde kirli tortular bırakacaksa ve bir zaman sonra sırf bu yüzden kalbimiz kaskatı kesilecekse susmak daha hayırlı. Ağzımızdan çıkan her bir kelime ile yalandan, iftiradan köprüler inşa edeceksek, sözlerimiz kini nefreti besleyecekse, susmak daha hayırlı. Her bir sözümüz rûz-i mahşerde ete kemiğe bürünüp karşımıza dikildiğinde, hiçbirini görmeye cesaret edemeyeceksek susmak daha hayırlı.

Kurtulmalıyız o vakit, söz esaretinden! Bize düşen değerli bir sukut yahut hayrı söylemek! 

SÖZÜN ÖZÜ

Allah’ın sana verdiği nimetlerle günah ve kötülük yolunda kuvvet kazandırmamalısın.

Şeyh Şamil

Tevazu ilmin meyvesidir.

Tevazu şeref süsüdür.

Tevazuun meyvesi yükselmektir.

Kanaatin meyvesi azizliktir.

Erzurumlu İbrahim Hakkı 

Editör: Mehmet Çalışkan