İslâm’ın doğuşuyla birlikte cahiliyenin karanlıklarına boğulan ne kadar mekân, eşya, vicdan varsa aydınlığa kavuşmuştur. Bu aydınlığın karargâhı da mescit/cami olmuştur.

Peygamberimiz döneminde mescitlerin fonksiyonlarını aktaran rivayetler bize, dertlerine derman, sıkıntılarına çare, yaralarına şifa bulmak isteyenlerin hep mescide müracaat ettiğini bildiriyor. Bir sahabi diyor ki: “Yağmur yağsa, şimşek çaksa, gök gürlese hemen mescide sığınırdık.” Evet! Bizzat Hz. Peygamberin mescidi, şair sahabiler için şiir kürsülerinin ayrıldığı, kılıç kalkan gösterilerinin yapıldığı, devlet işlerinin görüşüldüğü, evlilik akdinin gerçekleştirildiği, öğle uykusunun uyunduğu ve sosyal hayata dair daha birçok meselenin halledildiği bir mekân olmuştur.

Kubbeleri altında bizi manen kuşatan cami ve mescitlerimiz dün olduğu gibi bugün de özellikle yavrularımız ve gençlerimiz için bir sığınak, bir rahmet ve şefkat merkezi hâline dönüşmelidir. Unutulmamalıdır ki cami ve mescitlerin gerçek manada imarı, birbiriyle kaynaşmış, dertleriyle hemhal olmuş cemaatleriyle mümkündür.

SÖZÜN ÖZÜ

Sabah uykusu, acizlik, tembellik, gevşeklik ve unutkanlığa sebep olur.

Maverdî

Bazısının eli verir, gönlü vermez; bazısının da gönlü verir, eli vermez; her ikisi de cimridir.

Cenap Şahabettin

Editör: Mehmet Çalışkan