Mahzundu çocuk, gülmüyor, cıvıldamıyordu. Biri derdini anlasa, başını okşasa, yüreğindeki kocaman hüzün hafifleyecekti. Enes b. Mâlik’in kardeşi Ebû Umeyr idi bu. Resûlullah evlerine ziyarete gider, onu sever, okşardı. Nuğayr adında küçük bir serçesi vardı. Karşılaştıklarında Hz. Peygamber onun da hatırını sorardı: “Ebû Umeyr! Serçecik ne yapıyor?” (Buhârî, Edeb, 81) Yine gelmişti Allah Resûlü. Ebû Umeyr’in neden böyle mahzun olduğunu sordu. “Serçesi öldü, ondan böyle mahzun” dediler. Rahmet peygamberi onu yine okşadı, sevdi. Teselli edip başsağlığı diledi.

Hurma ağaçlarını taşlayan küçük bir çocukla Sevgili Peygamberimiz arasında geçen bir olay örnektir bize. Cezalandırması için getirdiklerinde çocuğu azarlamak yerine “Evladım, ağaçları niye taşlıyorsun?” der. “Çünkü karnım aç” cevabını alır. O zaman Peygamberimiz, “Hurma ağaçlarını taşlama da altlarına dökülenleri ye” buyururak ona doğruyu öğretir, cezalandırmaz, başını okşayarak, “Allahım, bu yavrunun karnını doyur” (Ebû Dâvûd, Cihâd, 85) diye dua eder.

O, çocukları görünce selam verir, hâl hatır sorar, ilgilendiren konularda fikrini alırdı. Onlara ikramda bulunur, dua eder, bağrına basıp öperdi.

Editör: Mehmet Çalışkan