Gerçek mü’min, Rabbine karşı sorumluluk bilinciyle hareket eder.

Ancak, kimi zaman bu hâlini devam ettiremeyip hata da edebilir. Bilinçli, müttaki bir kul hata etse de geri adım atıp Rabbine dönmeyi, O’ndan af dilemeyi bilir. Allah da kulunun, günahını fark edip pişmanlıkla tövbe etmesine çok sevinir (Müslim, Tevbe, 1) ve “Kulum dilerse günahını affedecek, dilerse cezalandıracak bir Rabbi olduğunu bildi. Şu hâlde ben de kulumu bağışladım.” (Buhârî, Tevhîd, 35) buyurur.

Allah, kulunun samimiyetini görünce ona mağfiret kapılarını açar. Çünkü Yüce Rabbimiz kendi lütfundan istenilmesini ve affetmeyi sever. O’na hürmet eden ve O’nu devamlı hatırlayan kullarını affeder. Rahmeti geniş Rabbimiz gecenin son üçte birinde dünya semasına iner yani rahmetiyle tecelli eder ve “Bana dua eden yok mu, duasını kabul edeyim! Benden isteyen yok mu, ona istediğini vereyim! Benden mağfiret dileyen yok mu, onu bağışlayayım!” buyurarak bizleri affına çağırır. (Buhârî, Deavât, 14)

SÖZÜN ÖZÜ

Vakit öldürüyoruz, diyorlardı. Kimin haddine düşmüş vakti öldürmek! “Vakit” onu yaşatmayı bilmeyenleri öldürür; bitkileri, insanları,  imparatorlukları, uygarlıkları, çağları hep yok eder.

Cevat Şakir Kabaağaçlı

Editör: Mehmet Çalışkan