Hz. Peygamber’e (s.a.s.), övülmüş anlamına gelen “Muhammed” ismini dedesi Abdülmuttalib koymuştu. Muhammed ismi o günkü Arap toplumunda kullanılan bir isim olmadığından Abdulmuttalib’e bu ismi neden koyduğu soruldu.

O da cevaben şöyle dedi: “İstedim ki onu Yüce Allah göklerde, insanlar da yeryüzünde övsün!” Peygamberimizin esas ismi “Muhammed” olmakla birlikte Allah Resulü zaman zaman kendi isim ve sıfatlarından da söz etmiştir. Resulullah (s.a.s.) bir keresinde kendi isimlerini şöyle saymıştır: “Ben Muhammed’im, Ahmed’im, (peygamberlerin ardından gelen) el-Mukaffî’yim, (insanların arkamda toplandığı) el-Hâşir’im, Tevbe Peygamberiyim, Rahmet Peygamberiyim.” (Müslim, Fezâil, 126) Peygamberimizin isimlerini derleyen çeşitli çalışmalarda âyetlerde geçen “Beşîr”, “Nezîr”, “Sirâc” ve “Münîr” sıfatları da Peygamberimize isim olarak verilmiştir. Bu güzide isimlerin sahibi olan Peygamberimize olan saygımızın ve sevgimizin bir nişanesi olarak onun mübarek isimleri yeni doğan çocuklara ad olarak konulmakta, hat levhalarını süslemekte ve onun ismi anıldığında salat getirilmektedir.

SÖZÜN ÖZÜ

Bir dava mahşere kalmışsa kullara fuzuli kadılık düşmez. Erol Güngör

Bir kitaptan edinilen bilgi vardır, bir de hayattan edinilen bilgi. Olgun insan diye ikisine de sahip olana denir. Cenap Şahabettin

Editör: Mehmet Çalışkan