Selamın ve kelamın değeri tükeniyor gözümüzün önünde. Hiç kimse birbirine selam vermiyor, yol vermiyor. Hâl ve hatır kayboluyor aramızdan. Sabah namazının ardından evlerde bereket çorbası kaynamıyor. Su küçüğe, söz büyüğe aidiyetini koruyamıyor. Ömürlük anılar, anlık oluyor. İncelikle kurulmuş düşler, özenle saklanmış hatıralar artık umursanmıyor.

Herkes “burası benim” hâlleriyle yaşıyor. Dünya; insanı yoran, zaman ve mekân algısında gönlü kasıp kavuran yaşanması zor bir yer oluyor. Biz’den Ben’e giden ve ne olduğunu bilmeden çıkılan yolda lüks, para, kıdem, varlık ayaklarımıza dolaşırken, pek çok insan onlara sahip olmak ya da sahip olduklarını korumak uğruna sabahı akşam, akşamı sabah biliyor.

Sadelik, zarafet, gösterişli ve sert zeminlerde yok oluyor. Baş döndüren hayatlar, sıcak bir yuvadan çok müzeyi andıran evler, dokunduğunda yıkılacak izlenimi veren soğuk cümleler ‘bizim’ oluyor. İnsan geriye bakınca, sadelik ve zarafetin kaybolmadığı ‘herhangi’ bir günü özlüyor. Birbirine hayatlarını, düşlerini ve dualarını yaslayacak insanları umutla bekliyor.

SÖZÜN ÖZÜ

EKendini insanlığına bakarak sına. Şüphe edeni şüpheye, inananı inanca götürür bu.

Franz Kafka

İyiliği yalnız iyiler anlar, fenalığı herkes.

Cenap Şahabettin

Editör: Mehmet Çalışkan