Oruç, insanı gayri meşru istek ve arzularına esir olmaktan koruyan kalkandır. Bizleri maddi arzular peşinde koşmaktan alıkoyan ilaç gibidir. “Ey iman edenler! Kötülüklerden sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı” (Bakara, 2/183) âyetiyle, orucun farz kılınmış bir ibadet olduğuna, onunla gerçekleştirilmek istenen hedefe işaret edilmektedir ki bu da kötülük ve günahlardan uzak durmadır. Allah Resûlü (s.a.s.) de, “Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu bir günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Ona birisi sataşır veya küfrederse, ‘Ben oruçluyum’ desin” (Buhârî , Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 29) buyurmaktadır.

Gerçekten şuurlu ve şartlarına riayet edilerek tutulan oruç, kişiyi kötülüklere karşı korur. Oruçlu kimse, kavgalara, çirkinliklere, kötü sözlere, günah ve isyanlara karşı iç âlemini kapamıştır. Onun dilinin iftarı, güzel sözdür. Gönlünün iftarı, güzel duygulardır. Elinin iftarı, hayır işlerde kullanmaktır. Gözünün iftarı, güzelliklere bakarak Yüce Rabbinin kudretini anlamaktır. Aklının iftarı ise, insanlığa huzur verecek bilgi ve düşünceler üretmektir.

Editör: Mehmet Çalışkan