Günümüz insanı, bilim ve teknolojinin hayata sunduğu katkılar nedeniyle, geleneksel dünya insanına göre daha şanslı ama; “ölüm bilinci ve gerçeği” açısından geriliyor.

Geleneksel dünyada, “doğal ölüm” denen olgu vardı. Bütün ölümler, “ecel” olan ölüm içinde değerlendirilirdi. O zamanın insanı için hayat, ona verilen kısa bir imkandı. O, hayatın kısalığının ve her zaman ölümü taşıdığının farkındaydı. Bu nedenle hayata karşı bir aşk beslemekteydi. O, hayatla ölümü bir ve birbirlerini tamamlayan süreçler olarak görüyordu.

Geleneksel insan, ölümünü sezdiğinde ona karşı bir direnme tutumu içine girmez, hazırlıklarını yaparak ailesi, sevenleri ve sevdiklerinin yanında can verirdi. O toplumlarda insanın en büyük korkusu, yalnız başına ölmekti.

Günümüz insanı, ölümün kesinliğini ve hayatın narinliğini düşünmeden bir kötümserlik içinde yaşıyor. Ölümün endişe veren ve insanı mahveden bir şey olduğunu düşünmüyor ve kendisinden ziyade, başkasının ölümüyle ilgileniyor. Modern zamanlarda ölüm, sosyal, doğal bir olay olmaktan çıktı.

SÖZÜN ÖZÜ

Ne tuhaf, insan hiç ayrılmayacağı Allah’tan kaçma, mutlaka ayrılacağı dünyaya yapışma halindedir.
Ataullah İskenderi

Editör: Mehmet Çalışkan