Nefis, insanın kendisidir, ondan ayrı bir varlık değildir. İyiliği ve kötülüğü, fazileti ve rezaleti aynı anda içinde barındırır. Bu nedenle dinimizde aslolan nefsi kötülemek değil, onu arındırmaktır. Nitekim Yüce Allah “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.” (Şems, 91/7-9) buyurur. Nefsin tezkiyesi, kişinin çirkin huy ve davranışları terk edip, güzel huylara sahip olmaya çalışmasıyla başlar. “Nefisle mücadele” insanın hırslarını ve bitmek bilmeyen arzularını dindirme çabasıdır. Bunu başarmanın yolu Hz. Ömer’in dediği gibi hesaba çekilmeden önce kendi kendimizi hesaba çekmektir. Nitekim Hz. Peygamber “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Zavallı (ahmak) kişi ise nefsinin arzu ve isteklerine uyan (ve buna rağmen hâlâ) Allah’tan iyilik temenni edendir.” buyurur. (Tirmizî, Kıyame, 25)

SÖZÜN ÖZÜ

Menfaatler, hırslarımızın zehirli yemişleridir. Her biri ayaklarımıza vurulan birer zincirdir. Onlarla Allah’a gidilemez.

Nurettin Topçu

Editör: Mehmet Çalışkan