İnsan, yaratılışı gereği sevinci, hüznü, neşeyi, kederi birlikte yaşayan bir varlıktır. Hayatı boyunca sevincine vesile olan birçok olayla karşılaştığı gibi üzülmesine yol açacak olaylarla da yüz yüze kalır. İşte böyle durumlarda insan, kendini ayakta tutabilecek bir inanca ve dirence sahip olmalıdır. Müslüman başına gelen musibetlerin birer imtihan ve sınanma olduğunu Yüce Allah’ın Kitabı’ndan öğrenmiştir. “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele” (Bakara, 2/155).

Burada üzerinde durulması gereken en önemli nokta, Müslümanın musibetlerden hem dünya hem de ahiret hayatına dönük dersler çıkarabilmesidir.

Şayet yaşanan felaketlerde, insanların ihmalleri, tedbirsizlikleri veya dikkatsizlikleri söz konusu ise, benzerlerine tekrar maruz kalmamak için tedbirler alınmalı, aynı acılar yeniden yaşanmamalıdır.

Aynı şekilde yaşanan felaketlerden manevi anlamda da dersler alan insan her an çeşitli sıkıntılarla yüz yüze gelebileceğinin bilincinde olarak yaşamalı, bu gibi durumlara karşı ruhen hazırlıklı olmalıdır

SÖZÜN ÖZÜ

Fırsat ganimettir. Sağlık ve boş zaman ise iki ganimettir. Vakitlerini devamlı olarak Allah´ın zikrine harcamak gerekir. Hangi amel olursa olsun, dinin emri istikametinde ise o zikre dâhildir, isterse alış veriş olsun. İmam Rabbânî

Editör: Mehmet Çalışkan