Îsâr, kişinin, başkalarının çıkarlarını ve ihtiyaçlarını kendi nefsine öncelemesi, muhtaç durumda olsa da imkânı nispetinde öncelikle başkasının ihtiyacını karşılama gayretinde olmasıdır. Îsâra giden yolun başında fedakârlık vardır.

Fedakârlık, insanın sahip olduğu şeylerden bir başkası için vazgeçmesidir. Kimi zaman malından, kimi zaman rahatlığından, kimi zaman da yaşamından vazgeçmektir. Bazen yapılan bir hatayı affetmek, bir sıkıntıya sabretmek, bazen daha fazlasına ulaşabilecekken azıyla yetinmek, bazen de kendi hakkından feragat etmektir. Fedakârlık insanın doğasında vardır. İslâm dini, bu fıtrî duygunun beslenerek kişide bir karakter özelliği hâline gelmesini hedefler. Nitekim iman ile fedakârlık arasında sıkı bir bağ vardır. Rabbin rızasını kazanma arzusu, kişinin din kardeşine sevgi ve merhametle bakmasını sağlayıp ihtiyaç duyduğu şeyi karşılık beklemeden daha muhtaç durumdaki bir başkasına vermesini kolaylaştırırken, fedakârlık ve îsâr da Allah’a olan inancı kuvvetlendirir. “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz” (Âl-i İmrân, 3/92) ayeti Allah’a duyulan sevgi ve iman ile îsâr arasındaki bu ilişkiyi ortaya koyar.

Editör: Mehmet Çalışkan