Vefa; sözünde durma, sevgi ve dostlukta sebat etme, kendini sevenleri, kendisine iyiliği dokunanları unutmama, dostlarıyla ilgiyi kesmeme gibi anlamlara gelir.

Bu güzel özelliklere sahip olan kimseye de vefakâr denilir. Vefa, doğruluktan ve verdiği söze sadakatten ayrılmamaktır. En büyük vefakârlık, Yüce Yaratıcı’ya verilen sözü tutmaktır. O’na kul olmak ve kulluğun gereğini yerine getirmektir. Tavır ve davranışlarıyla dost-düşman herkese güven vermektir. Şöyle bir menkıbe anlatılır: Bişr-i Hâfî, kendisine 20 yıl hizmet etmiş müridine bir gün “Bizimle devam edemezsin.” der. Müridi çok üzülür ve sebebini sorar. Bişr şu cevabı verir: “Evladım bizim yolumuz öyle bir yoldur ki, bu yolda düşmanların bile senden emin olmalıdır.” Evet; bu yol öyle bir yoldur ki, insanlar sizi sevmeseler bile, sizin için “vefasız, güvenilmez” dememelidirler. Ahde vefa; yaptıkları ve söylediklerinde Sevgili Peygamberimiz gibi olabilmektir. Mü’mine düşen hayatta iken vefakâr olarak bilinmek ve vefatının ardından hayırla yâd edilebilmektir.

SÖZÜN ÖZÜ

Şüphe duymayan hakikati bulamaz.

İmam Gazâlî

Hak yolunda hakikate varmak sözle olmaz,  inandığını yaşamakla olur.

Mevlâna

Editör: Mehmet Çalışkan