Peygamber sevgisi kültürümüzde diğer bütün sevgilerin üzerinde tutulmuş, âdeta milletimizde değişmez bir karakter özelliğine dönüşmüştür. Milletimizin Hz. Peygamber’e gösterdiği bu sevgiyi, edebiyatımızın söz ustaları şiir, ilâhi, na’t-ı şerif, mersiye ve kasidelerle gönüllere nakşetmiş, kâğıtlara dökmüşlerdir.

Fuzuli’nin, “Cânımı cânan eğer isterse minnet cânıma / Cân nedir kim ânı kurban etmeyem cânânıma!” dizeleri bu duygularla ortaya çıkmıştır.

İnsanımızın ve toplumumuzun her bir katmanında Hz. Peygamber sevgisinin yansımalarını görmek mümkündür. Çocuğumuza verdiğimiz isim, kalbimizden geçirdiğimiz salavatlar, duvarımızda asılı hilye-i şerifler, ehl-i beyte gösterdiğimiz sevgi, sevincimizde ve üzüntümüzde okuduğumuz mevlid, askerimize ve asker ocağına bakış açımız bu sevginin kültürümüze, davranışlarımıza ve hayatımıza yansımalarıdır.

Dört yüz yıl boyunca Ravza kandillerinde zeytinyağı yerine gül yağı yakan milletimizin, Hz. Peygambere olan sevgisini ahlâkta, ibadette, ticarette, hülâsa hayatın her alanında O’na tabi olarak göstermesi sevginin başka bir boyutunu göstermektedir.

SÖZÜN ÖZÜ

Türkiye’nin en mühim meselesi ve huzursuzluğunun kaynağı, münevver ile halk arasında açılan zihniyet uçurumudur.

Prof. Dr. Osman Turan

Editör: Mehmet Çalışkan