Mevlânâ dindarlık anlayışını ihlas ve samimiyet üzerine inşa etmiştir. O, inancı sloganlaştırmaz, aksine, inancın kanıtlarının mü’minin hayatında tutum ve davranış olarak yansıtılmasını ister. “Namaz, oruç vb. ibadetler, itikadın şâhitleridir” diyen Mevlânâ’ya göre; ihsanda bulunmak, muhtaçlara yardım etmek gibi sosyal dindarlık tezahürleri samimi dindarlığın göstergeleridir. Onun düşüncesinde esas olan, başkalarına sadece “iyilik yapmak değil, bu iyiliği Allah’a götürecek” samimi inanç ve davranış içinde bulunmaktır. O halde samimi dindarlıkta ölçü; iman-davranış, şekil-mana, zâhir-bâtın işbirliğine dayanır. Şekilden ibaret olan davranışlar, ancak ihlâs ve samimiyetle bütünleştiği takdirde kabul görür. Mevlânâ’nın eserlerinde gayr-i samimi dindarlık tipolojilerinden birisi de şekilperest dindarlıktır. İslâm’da iman ve ibadetler önce taklitle başlar. Belli bir olgunluk sürecinden sonra araştırmaya dayalı tefekkür ve bilgi aşaması izler. Eğer bu aşama sürdürülmezse şekilperest dindarlık türü olan taklit, bir düşüş ve değersizleşmeyi beraberinde getirir

SÖZÜN ÖZÜ

Müslümanlık görünmek değil olmaktır.

Aliya İzzetbegoviç

Birisine bir iyilik edip de karşılık olarak iyilik beklemek, bir gün diktiğin ağacı ertesi gün koparmaya benzer…

Şemsettin Sami

Editör: Mehmet Çalışkan