Manevî feyizden mahrum olan bedeni, yıpranmış bitkiye ve kuru toprağa benzeten Mevlânâ, nefsin yok edilmesini değil dönüştürülmesini ister. Ona göre, Temmuz sıcaklığı ile çimenler solup yerler nasıl kuraklığa maruz kalıyorsa, nefis harareti ve şehvet ateşi ile de beden çimenleri öylece solup kuraklaşır.

Nefisle mücadele kişiyi rahmet hazinesine ulaştırır. Nasıl ki her kap içindekini sızdırırsa, nefis de arzu ve heveslerinin tercümanı olur. Arzusunu elde etmedikçe derdi dinmez. İstediklerini elde etmek için nabzı harekete geçer. Ne kadar berbat ve rezil vasıf varsa, onları bir bütün olarak kendinde toplamaya çalışır. Kötü huy ve hasletler kulun Hakk’a rağbetini önler, gönlün Allah’la barışık kalmasına engel olur.

Mevlânâ’ya göre nefsi ıslah etmek, akrebin iğnesini çıkarmak gibidir. Nefsin heva ve heveslerine uymamak, şehvetin esiri olmamak köleyi sultan eder. Akla galebe çalmaya kalkışan, her defasında insanı bir bahane ile aldatan, ibadetlerden çalan nefsin ateşi, ancak ibadetlerle söndürülebilir.

SÖZÜN ÖZÜ

Başlangıçlar, nihayetlerin tecelli ettiği yerlerdir. Kimin bidayet ve başlangıcı Allah ile olursa nihayeti de O’nunla, O’na doğru olur.

Ataullah İskenderî

Editör: Mehmet Çalışkan