İslam’da satışı veya kullanılması mübah olan her şey mehir olarak verilebilir. Taşınır ve taşınmaz mallar veya bunlardan yararlanma hakkı, ziynet eşyası, standart (mislî) olan şeyler bunlar arasındadır (Kâsânî, Bedâi’, II, 279).

Mal olarak ekonomik karşılığı olmayan ve sadece dinen taat olan (sevap kazanmaya vesile olan amel) bir şeyin mehir olarak verilip verilemeyeceği, Kur’an’ı veya dinî hükümleri öğretmenin mehir sayılıp sayılmayacağı tartışılmıştır. Hanefîler mehrin maddî değeri olması ilkesinden hareketle bunu caiz görmezken (İbnü’l-Hümâm, Feth, III, 308) bazı mezhepler Kur’an ve fıkıh öğretimi gibi işlerin mehir olabileceğini söylemişlerdir (Şevkânî, es-Seylü’l-Cerrâr, II, 277).

Kadının evleneceği erkekten mehir olarak kendisini hacca götürmesini istemesi konusu da ihtilaflıdır. Ancak hacca götürme maddi bir külfet gerektirdiği ve burada amaç erkeğin kadına hizmeti değil, hac masraflarını karşılama olduğu için bunun caiz olduğu görüşü tercih edilmelidir. Kadının mehir olarak muhatabının namaz kılmasını, oruç tutmasını, sigara ve alkol gibi kötü alışkanlıkları terk etmesini istemesi mehir olmaz. Bunlar zaten kişinin yerine getirmesi gereken görevlerdir.

Editör: Mehmet Çalışkan